Hayatı anlamlandıran en güzel şeydir sevgi. İnsanın insanlarla insanca iletişim kurmasının en güzel yoludur. Uzağı yakın eden, zoru kolaylaştıran, hayali gerçek yapan, bütün kapalı kapıları ardına kadar açan büyülü bir anahtardır sevgi. Uzağı yakın eder ama hiç de uzağımızda değildir. Nereye baksak, hangi sese kulak kabartsak, elimizi uzatsak ordadır. Yunus Emre’nin dizelerinde, Mevlana’nın sözlerinde, bir bebeğin gözlerinde, uçan kuşta, doğan güneşte, yüreğimizin ta içinde, her yerde ve her şeydedir sevgi.
Sevgi olmasa saçlarımız yapış yapış yağmurda ıslanmak niçin güzel olsun ki? Niçin; anneler çocukları için gece yarıları uykularını bölüp uyansın, postacılar mektup dağıtsın, göçmen kuşlar yuvalarına dönsün, fırınlar ekmek çıkarsın? Niçin; en bunaldığımız günlerde içimizdeki çocuk uyansın da dindirsin ruhumuzda kopan fırtınaları. Sevgi olmasa niçin Mecnun Leyla’sı için çöllere düşsün? Ferhat Şirin’i için dağları delsin, Kerem Aslı için yansın, niçin?
Bulamadık bazen sevgiyi.
Hep sevilmeyi düşündük biz. Dünya hep bizim etrafımızda dönsün, her şeyin merkezinde hep biz olalım istedik. Hatalarımız affedilsin, yanlışlarımız görmezden gelinsin, kişisel doğrularımız herkes tarafından kabul edilsin, kusurlarımız silinsin, iyiliklerimiz herkes tarafından bilinsin ama ne olursa olsun hep sevilelim istedik. Aradığımızı bulamayınca da üzüldük. Belki de çok bencilce değildi bu isteklerimiz. Ama emek vermemiz gerektiğini, sevilmek için bizim de yapmamız gerekenler olduğunu göz ardı ettik, sevginin paylaştıkça çoğaldığını, ne kadar çok seversek o kadar çok sevileceğimizi unuttuk.
Ya da bazen sevgiyi bulduk ama sevecek şey bulamadık. En büyüğün peşinden koşarken ayrıntıları yani mutluluğun yapı taşlarını atladık. Bütünü kovalarken parçaları yani hayatın köşe başlarını gözden kaçırdık. Zor olanı ararken basiti yani yaşamın kolay yolunu ıskaladık. Mükemmellik adına, hayalimizdeki olması gerekeni isterken gerçekte olanı yani kendimizi yani herkesi yani her şeyi görmezden geldik.
Oysa her şey ne kadar kolaydı, ilk önce kendimizi sevseydik. Varoluş amacımızı, yaşamaktan gayemizi, aldığımız tek bir nefesin değerini, insanca yaşamanın gereğini bilebilseydik. Dost, arkadaş, vefa, can, canan, yar, yaren kavramlarını tam olarak içimize sindirebilseydik. Kıskançlık, kin, nefret tohumlarını kalplerimize ekmeseydik. Hor görmeseydik, küçümsemeseydik. Bizlere sunulan sevgileri yıpratıp, tüketmeseydik, sevmek ne kadarda kolaydı.
Oysa kara bulutlar dağılmasa, karanlıktan sonra aydınlık olmasa, umut olmasa, toprak meyve vermese, bahçıvan çiçek dermese, çocuklar gülmese, özlenen gelmese,
Kavuşmak olmasa,
Güneş doğmasa…
Yaşamak neye yarar,
SEVMEK OLMASA!
Sevdim demek için
Adam olmak,
Adam olmak içinse
Sevmek gerekir.
Karanlıkta yol bulmak,
Yağmurda iz aramak
Gibi zor, karanlık ve ıslaktır
Adam olmak.
Yolu karanlık bulmak,
İzi ıslanmış bulmak
Gibi umutsuzdur sevmek.
Ve karanlıkta olsa yolu bulmak,
Silinmişte olsa izi bulmak
Sonsuz bir umuttur
Adam gibi sevenler için.