Sevgi emeksizdir!
Hepimizin hayatında tüm insanların ötesinde sevdiği birileri vardır. Ve de sevilmek için çabalar harcadığı, fedakârlık yaptığı birileri olmaz mı?
Şöyle bakıyorum da kendime, “Çok sevdiğim insanların varlığının dahi kıymet, yokluklarının da külfet olduklarını görüyorum.”
Sevmek, gönül gözüne insanın hoş görünmesi değil mi?
Sevmek, kalpte kurulan muhabbet sofraları en alasından, tadına doyamadığımız, şişirmeyen, tiksindirmeyen, her öğün ihtiyaç duyduğumuz, açlığımızı gideren, yalnızlığımızı gideren, ters tepince de, yaşama sevincimizi gideren değil mi?
Ama ne giderse gitsin, kalbin kanatlanmasını başka hiç bir şey sağlayamaz!
“Kanatların varsa, uçmayı da göze alacaksın, yere çakılmayı da. Kanatlarını sarmayı da öğreneceksin, yaralı, bereli tekrar uçmayı da… Sevmek, A şıkkı, B şıkkı olmadan tek doğru olarak sevdiğini görebilmektir… Aslında sevmek ne güzeldir, bir de güzeline denk gelirsen baldır, şerbettir, heyecandır, tutkudur, zirvedir…
Gelelim asıl konuya; Sevilmek… Sevilmek elde midir? Ha bir de bunun kuralları var.
Kadınsanız bir erkeği, erkekseniz bir kadını kendine aşık etmenin beş altın kuralı: Beşte tamamlanıyorsa oh ne ala, Bağlamanın üç yolu:
Giderken mi dönerken mi uygulayacağım acaba? Unutulmaz olmanın sekiz şıkkı:
Bu biraz fazla,
“Sevecek kişi bizi sevsin de; Unutulmaz olmak şöyle dursun.” gibi, deyimler ve açıklamalar okumuşsunuzdur. Ben çok okudum hatta, bilmeden uyguladım. Neden işe yaramadı? Bilerek mi okumalıydım? Taktik mi uygulamalıydım? Aç mı, tok mu ne zaman?
Küçük bir tebessüm ve gelelim asıl değinmek istediğim konuya:
Karşınızda bir insan var, ve sürekli size taktikler uyguluyor. Öz benliğinden uzak sahte bir kişilik! Ne kadar sevebilirsiniz?
İçinde ayrı bir kişilik dışında başka bir kişilik ve bir süre sonra çelişen tavırlar, antipatik haller. Saygı duyduğumuz her insanın karakterli bir duruşu ve kendine özgü kişiliği yok mudur? Eeee var..! O zaman sahtelik nereye kadar?
Oldukları gibi görünen, bize ayna gibi gelen insanları her zaman sevmişizdir. Çünkü; böyle insanlarla olduğunuz vakit, içinizde acabalar olmaz! Doğallık, dürüstlük ve doğruluk insan olmanın domine taşıdır… Biri olmazsa diğer duruşlarda yıkılır!
Öyleyse sevmek bizim elimizde, sevilmek doğallığımızda gizlidir.
Sevmek isteyen bir kalp bahane aramaz ve de aratmaz! Kuşku yoktur… Çaba insanı yorar. Olduğu gibi görünmeyen her şey olduğuna dönüştüğü vakit, mevsimi geçmiş çiçekler gibi solar ve gözden dökülür.
İnsan vasıfsızı da sever, vizyonsuzu da sever. Kime göre, neye göre elbet tartışılır. Sana göre gereksizdir, seven için ise kaybolan pazılın eksik parçasıdır! Birlikte tamamlanır… Yada hayat bir öğretiyse dersini alması gerekir. Sınavıdır, ödülüdür, onu bir sonraki evreye taşıyacak dersidir…
İnsan çirkini de sever, Bırakın kaşa göze yatırım yapmayı. Haa! Yapın tabi yapın ama sevilmek için değil aynalarda gördüğünüzü sevmek için!
İnsan kötüyü de sever, mutlak onda iyi meziyetlerde vardır! Mesela çay karıştırır, ne bileyim, iş karıştır, ortalık karıştırır, akıl karıştırır. Ama yine de sever, gözler mi perdeli, kalpler mi bilinmez kimisi manzarayı perdeli sever!
İnsan yanlışı da sever, yapılan onlarca doğrunun rutininde giderken araya giren bir yanlış kalp ritmiyle oynar, insan işte oradaki kalp atışını sever! Yeter ki sevmek istesin!
Sevmek isteyen kılı kırk yarar, kırıldığı yerden sever! Yani sevilmek için mücadele vermeyin, verdiğiniz mücadele sizi yorar, o gider rahatını hiç bozmayanı sever… Dağınık sever, şişman sever, kimisi sakar sever, kimisi sarışın, kimisi esmer hatta hiç aklında olmayan ve çizdiği profillere uymayan birini sever. Yani işin aslı kalbinin neye ihtiyacı varsa insan onu sever!
Bırakın altın kuralları! Sevilmek için çaba harcamaları, belki de yanlış kapıyı zorluyorsunuz.. Senin kalbinin anahtarı o kapıya uymuyor olabilir. Kim bilir?
Belki de evren sana göz retinanla açılan kapılar sunacaktır!
Belki gerçeği bulabilmen için kalbini yoracaktır ki; gerçeğe kavuştuğunda konforunu kimseler bozamasın diye..! Benim altın kuralım, dürüstlük ve samimiyet… Senin altın kuralın, güzellik ve asalet… Bir diğerinin altın kuralı, anlaşılmak ve bol muhabbet… Kurallar değişir, zaaflar gibi… Zaaflar değişir, mevsimler gibi…
Hoş, son zamanlarda mevsimler de yerinden oynadı, yaz mı, kış mı, bahar mı? Anlayamaz olduk.. Onlar da değişiyor insanlar gibi…
Tebrik ederim K. Osmanoğulları Hanım. Çok güzel ve düşündürücü bir yazı olmuş. Kaleminiz daim olsun.
Çok güzel bir konuya değinmişsiniz hocam
Sevmek ve sevilmek, dünyaya farklı bir pencere açar. Yeter ki,o pencereden nereye ve nasıl bakabileceğimizi bilelim. Sevmek ve sevilmek, insanı mutlu eder. Yeter ki, nasıl sevebileceğimizi bilelim. Kaleminiz daim olsun saygılarımla 🍁
Sevmek ve sevilmenin kıymetini bilmek lazım. Sevdiğimizden eminiz. Karşı taraftan sevildiğimize ise emin olamıyoruz. Çünkü kişiler sevgilerini farklı şekilde ifade ediyorlar. Herkesin yapısı ve düşünce şekli farklı olduğundan kaynaklı doğal olarak. Benim kanaatimce sevgi belli edilmeli. Sevgi sevgiyle daha da çoğalıyor çünkü. İnsan ilişkilerinin uzun sürmesinde etken. Güzel konu ele alınmış. Sevginin değerini bilen insanlarla karşılaştırsın hepimizi Rabbim. Kaleminiz daim olsun.