İnsan kendi yarasını kendisi sarar
Çocukluktan gençliğe, gençlikten yetişkinliğe derken insanoğlu yara alarak, düşerek ve kalkarak büyür. Büyüdükçe artan sorumluluklarla hayatı sorgulamaya, sorguladıkça, düşüncelere dalmaya ve daldıkça dibi görmeye başlarsın.
Dibe varmadan da, manzaraya erişemiyor insan…
İnsan,
İnsan yaradılıştan ötürü zayıf varlıktır. Spor salonların da kas çalışıp protein almakla güçlenmiyor insan…
Ya da kaşını gözünü yaptırıp, kırışıklıklarını gidererek güzelleşmiyor. Gözün gördüğüne aldanan insanlar içindir bu çabalar ve benzetmeler. Gözün ötesi gönülü görebilmektedir lutüf!
Zayıf yönlerimizi güçlü kudretli görünerek kapatamayız. Üzerini örterek, öteleyerek, görmezden gelerek yaraları derinleştirir tedavisi mümkün olmayacak boyuta getirerek ruhumuzu kalbimizi yaşarken ölüye çeviririz.
Ne yapmak gerekiyor?
Doktor yarayı tedavi ederken dokunur sızlayan acı şiddetlenir, gerekli tedaviyi uyguladıktan sonra yavaş yavaş yaralar kapanır.
Yüzleşin gerçeklerle!
Aynalara bakarak, kabul etmesi zor gerçekleri kendinize tekrar ederek! Sen insansın deyin…
Acı, öfke, korku, nefret, kıskançlık, ve mutluluk… Bunlar hayatın renkleri, değerleri…
Bir araba yolculuğunu düşünelim!
Yol uzun rampa yok, viraj yok, sağında, solunda renkler manzara yok. Bir süre sonra uykunuz gelir.
Kaza yapmanız kaçınılmazdır.
Yıkık manzaralar yaşanmışlığın, rengarenk görünen çiçekler umudun, keskin virajlar yeni yolun, dik yokuş rampalar hayatın anlamını öğretir bizlere.
Biliriz ki, düz yollar gene çıkacak karşımıza, acıkacağız bir dinlenme tesisin de yepyeni insanlarla karşılaşacağız, hiç denemediğimiz yemeklerden tadacağız, belki de dolandırılacağız. Tekrar arabaya bindiğimiz de yol devam edecek, varmak istediğimiz hedef her daim aklımız da, geçmiş anılar geçtiğin de belki buruk, belki hazin farkındalığımızı arttıracak, yol eni sonu tamamlanacak… Peki;
Yol tamamlandı. Vardığımız yer hedefimiz mi?
Başımıza gelen aksiliklerden mecburiyetimiz mi? Kendimize bunu soracağız. Yaşayıpta ölmek var, yaşamadan da ölmek var.
Yüzleşin kalbinizde ki her bir sızıyla… Güzelleşin! Yaşadıklarınızla yaptıklarınızla. Rahat bir şekilde sonsuzluğa giden vicdanınızla.
Tabip kim? Hakim kim? Çözüm kim? Alacaklı kim? Sorun kendinize.
Dertlerin dermanı, yaşananların kararı, soruların cevabı hepsi sizde… Tek alacaklı kalbiniz!
Hayatta ki sorunlar için ona bedel ödetmeyiniz.
Farz edin ki, o görüyor duyuyor ama konuşamıyor ! Ahirette o kalbin hakkını veremezsiniz.
Şimdi özür dileyin!
Onlar gülerken siz gözlerinize zulüm ettiğiniz için gözlerinizden,
Onlar kalabalıklarla yürürken siz nefsinize eziyet ettiğiniz için hayallerinden,
Onlar sizi görmezden gelirken siz beyninizle kazananı olmayan savaşlar ettiğiniz için, özür dileyin!
Ve sonra dönün onlara bir de teşekkür edin! Çünkü Onlar olmasa siz şimdiki siz değildiniz.
Hayatın debriyajı, gazı, freni sizsiniz. Hepsini kullanarak yaşadım dersiniz.
Siz frensiz debriyajsız yaşamak istiyorsunuz öylemi?
Siz otomatik gelişmediniz insansınız. Devrilirsiniz…
Başkalarından sevgi, ilgi, ayrıcalık beklemeden yaşayan insanlar mutlu insanlardır.
Başkalarının aşkına, kalbine, güzel sözüne, ilgisine ve önceliğine göre yaşayan insanlar muhtaç insanlardır.
Siz sadece Allah’a ve kendinize muhtaç olun. Emin olun fazlasıyla karşılığını alacaksınız.
Sevgiler, saygılar.
Kalbin tabibi akıl, aklın tabibi yüce Habibidir.