İyi şiirler, iyi demlenmiş çay gibidir. Daha ilk yudumda çayın iyi olup olmadığını anladığınız gibi şiirin de ilk mısraını okuyunca iyi olup olmadığını anlarsınız
Bir şiiri okumaya başladığınızda ilk mısra size şiirin demi hakkında bilgi verir. Öylesine yazılmış, yeterince özen gösterilmemiş, üzerinde yeterince çalışılmamış ve demlenmeye bırakılmamış şiir çiğ kalmış çaya benzer. Daha ilk mısrada bir şiir tadı alamazsınız. Böyle yazılar manzumeler, şiir değeri taşımaz. Bunlar alelacele yapılan barakalar gibidir. Hafif bir rüzgarda yıkılır. Bu manzumeler yazılıp kitap haline gelse bile bu, sadece satırların bir araya getirilmiş halidir, kısa sürede unutulup gider. Hani şöyle yıllar sonra bile insanların dilinde aşk ve şevkle okunan bir şiir olması için demini iyice alması gerekir.
Yıllar önce yazılmış olmasına rağmen her devirde en taze haliyle okunan şiirlere bir bakın. Her okuduğunuzda onlardan tat almanızın temelinde iyice demlenmiş olmaları yatmaktadır. O şiirlerin içi doldurulmuştur ve şiir sağlamlaştırılmıştır. Öyle kolayca yok olacak bir baraka gibi değildir. Gündelik aşklar, yaz yağmurları üzerine yazılmamışlardır. Onların hep bir hikâyesi vardır şairlerini derinden etkileyen. Hikâyesi olmayan şiirin ayakta durması ve yıllar ötesine hitap etmesi zordur. Şair şiirini yazarken bütün duygularıyla kendini şiire vermiş ve şiiri yaşamıştır. Yaşanmışlık şiirin demini tutturan en önemli özelliktir.
Sahte hikâyeler ve yaşanmamışlık, şiirin çiğ kalmasına neden olur. Çiğ çay insanı çaydan soğuturken çiğ kalmış şiir de insanı şiirden soğutur. Çayda da şiirde de dem önemlidir.