En son ne zaman, renklerin olmadığı siyah-beyaz bir film izlediniz?
Bazı tutkunlar haricinde çoğumuz, “çok uzun zaman oldu” diyecektir. Hatta bazılarımızın, “televizyonların siyah beyaz olduğu zamanlar “ dediklerini duyar gibiyim. 🙂
Siyah-beyaz kült filmlerini seyretme maceram bundan birkaç yıl önce başladı. Bu konuda yalnız değildim. Yeğenim ile birlikte filmleri özenle seçiyorduk. Seçilen her bir filmi seyretme zamanları, bizde festival neşesi oluşturuyordu. Ders bitimi eve dönüşte, “Ne alayım” diye sorulurdu. Aldığımız abur cuburlara, mis gibi çayı da ekleyince, “gel keyfim gel” oluyordu.
Bende filmlerin etkisinin fazla olmasının ve iz bırakmasının bir yönü de bu duyguydu sanırım.
Sevdiğin ve anlaştığın birisiyle seyretme duygusu…
Seyrederken ki onun heyecanına kendininkini de katmak. Heyecanı, merakı ve o anı paylaşmak. Beraber içilen kahve ve çay eşliğinde aynı duygularda birleşmek belki de bütünleşmek…
Gelelim filmlere… Her şeyde olduğu gibi ilk çok önemli. Ne kadar özenle seçilirse ilkler, gerisi öyle devam eder çünkü.
İlk filmimiz; “Rüzgar Gibi Geçti”.
1939 yapımı bir filmdir. Film; 10 dalda Oscar ödülü almıştır. 3 saat 58 dakika olan film, adı ile zıt gibi durmaktadır. Bunun yanında bittiğinde, içimde kocaman bir boşluk oluşmuştu. Filmin içine savaş, yoksulluk, zenginlik, tutku, yokluktan var etme ve aşk öyle güzel yerleştirilmiş ki, yaklaşık dört saatin nasıl geçtiğini anlayamamıştım. Benim için Tara, bir topraktan çok kişiliği olan bir insana dönüşmüştü. Toprak, en kutsal emanetti.
Roma Tatili; eğlenceli, bir o kadar da sıra dışı konusu olan bir filmdi. Şu anki dizilere bile ana kaynak olmaya devam ettiğini düşünüyorum.
Kazablanka; savaş ve duyguların çok ağır işlendiği bir filmdir. Bazen istemsizce gerilimden kaslarınızın ağrıdığını hissedebileceğiniz türdendir.
Rebecca; unutamayacağım bir filmdir. Korku filmi çekmenin ötesindedir. Elinde şamdanıyla, hizmetçi karakteri asla unutamayacaksınız. Bu filmde bazı sahneleri ayakta seyredeceğinizi söyleyebilirim.
Schlider’in Listesi; insan hayatının kıymeti ve kaç para ettiğini sorgulatacak size. Bu listede olmak ya da olmamak. O duş deliğinden gelen suyun mucizesi. Ya gaz olsaydı…
Şahane Hayat filmi ise, günümüzde çekilmekte olan birçok filme konu olarak malzeme olmuş diyebilirim.
Siyah beyaz filmler; film sektöründe her biri rehber kitaplar olmuşlar bence. Her bir sayfasından günümüze yeni yeni filmler kazandırmışlar diyebilirim. Bu yüzden, film severler ilk örnekleri olan bu filmleri es geçmemeli, mutlaka seyretmelidirler.
Yazımın sonuna gelirken bahsedemediğim daha birçok film var… Bir köprüde başlayıp yine aynı köprü üzerinde biten Waterloo Köprüsü gibi…
Çoğu filmi seyrettikten sonra kendi kendime şunu demiştim: “Kesinlikle tüm filmler siyah- beyaz filmlerin değiştirilmiş, dönüştürülmüş hali. Orjinali bunlar.”
Filmler de aynı kitaplar gibi, bize çok uzak dünyaları yanımıza getirir. Elbette özenle seçilmiş olanlar…
Bizler her hayatı yaşayamayız ama seyredebiliriz.
(Seyredip kendi hayat filmimizi en iyi ve mükemmel şekilde çekebiliriz. Elbette bu da apayrı bir konu. 🙂 )
Şimdiden hepinize iyi seyirler.
Hayallere daldım…
Seceneklerin az, hayal gücünün çok olduğu günlere gittim, bizim yerimize hayal kuran yapay zekalara teslim olduk, kolayını seçip düşünmüyor dikte edilen yaşamlar peşinde koşuyor mutlu olamıyoruz.
elinize kaleminize sağlık hocam
Ellerine sağlık halacımm 💗 okurken eski güzel günlere daldım çok keyifli bir yazı olmuş.
Ayrı bi merak utandırdınız, bahsettiğiniz filmleri izleyeceğim .Kaleminize sağlık teşekkür ederiz🫶
Ayrı bi merak uyandırdınız, bahsettiğiniz filmleri izleyeceğim .Kaleminize sağlık teşekkür ederiz🫶
Yüreğinize sağlık. Güzel bir geçmişe yolculuk
🙏