Her eylemin noktayla kavuştuğu andır SON. Başlangıcı olan ve biten eylemlerdir SON. Bazen tek noktadır bitişe işaret eden, bazen üç nokta art arda. Dolu dolu yaşanmışlıklara konan tek noktadır SON. Ya da yarım kalmış, anlamları yüklenmiş hayallere gebe ve dizilen 3 nokta.
Bir fani olarak şunu tecrübe ettim ki SON, bir gölge. Gerçek olan yeni başlangıçlara yelken açmak. Gölgenin en karanlık hali aslında yeni başlangıca en yakın zaman. Son dediğimiz umutsuzluk yerine sevincin, beklentilerin doğabileceğini düşünebiliyor muyuz? Peki farkında mıyız düşünmeyi seçmek yerine umutsuzluğun denizinde boğulmayı seçtiğimizin? Çok garip ki, ölmeyecekmişiz gibi dünya hayatına bağlanmamıza ne demeli? Peki bize yaratılan ve tesis edilen dakikaların hakkını verebiliyor muyuz? Verebiliyorsak tam anlamıyla ne kadar verebiliyoruz? Ve yeterince şükrünü eda edebiliyor muyuz?
Hayır, hayır. Bu gaflet uykusundan uyanmalı… Her yaşadığımızın bizi sonsuzluğa hazırlayan bir sınav olduğunun farkına varmalıyız. Sonların hüzünlü sevdasını bırakıp, mutlu sonsuzluğa hep beraber varmanın yolunda olmalıyız.
hiç bir şey son değil aslında… Yeni bir başlangıç…bütün firaklardan gelen feryatlar aşk-ı beladan gelen ağlamaların tercumanlarıdır. insan ebede namzeddir ve ebed için halkolunmustur. şu fani dünyayı son zannedenler eline aldıkları kemik parçalarını ufalayarak ‘bu çürümüş kemikleri kim diriltecek ‘ dediler. Onu ilk kim yarattiysa O diriltecek. O yaratma işini çok iyi bilir. Bu dünya hayatı son olsaydı 6 şubatta yakınlarını kaybedenler hayatlarına nasıl devam edebilirlerdi ki. onlar şimdi sonun hüzünlü sevdasını bırakıp sonsuzluğa yelken açan yakınlarının sevdasıyla yaşam enerjisi buluyorlar. senin yazindan bir sonraki yazının yazarına atıfta bulunuyor ve başsağlığı diliyorum.