Sosyal Medyada Kadının Yeri

Seda Parlakyıldız 624 Görüntüleme Yorum ekle
5 Dak. Okuma

Sosyal medyanın hayatımızdaki yeri artık tartışılamaz bir noktada. Ne bir dönemler uzmanların sosyal medya üzerine olan tartışmaları ne de geleceğimiz sosyal medyada mı şekillenecek soruları eskisi kadar konuşulmuyor. Çünkü alıştık, kanıksadık. Benim gibi y kuşağı olanlar ara sıra arafta kalsa da z kuşağının sosyal medya ile büyüdüğü ve ayrılmaz bir parçaları haline geldiği kesin.

Sosyal medyanın mekân, zaman, kişi ulaşılmazlığı sınırlarını kaldırması ile birlikte, aramızda binlerce kilometre uzaklık olan insanlarla bile iletişim kurabiliyor, hayatlarına tanık oluyor, işimizin reklamını yapıp, sesimizi duyurmak istediğimizde tek bir yumruk olabiliyoruz.

Hepimizin aynaya baktığında gördüğümüz bir benliğimiz, bizi diğerlerinden ayıran kişiliğimiz, kendimizce eğlenceli ya da sakin bulduğumuz hayatlarımız var. Bazen de çok sevdiğimiz bedenlerimiz, stilimiz, yeteneklerimiz.. İşte bunların sadece bize kalmasını istemiyoruz. Paylaşmak, bazen basamak olarak kullanmak, düşüncelerimiz ya da savunduklarımızın bir kartopu gibi büyüyüp ses bulmasını istediğimiz için son yıllarda sosyal medyayı hepimiz severek ya da söylenerek kullanıyoruz.

Sosyal medya kullanımının cinsiyetlere göre dağılımına baktığımızda kadınların %71’i sosyal medya kullanırken, erkeklerin %62’si sosyal medya kullanıyor. Instagram, Twitter, Facebook ağlarında kadınların; Linkedin, Google+ uygulamalarında ise erkeklerin sayıca fazla olduğu görülüyor.

Kadınların aktif kullanıcı olması aklımıza ‘’peki ya neden en çok biz buradayız?‘’ sorusunu getiriyor. Sesimizin yüzyıllar boyunca duyulmak istenmediği, varlığımızın gölgelendiği ya da ‘’cinsel obje‘’ olarak görüldüğümüz kimi toplumlarda sesimizi duyurmak, varlığımızı, gücümüzü göstermek bize bizi iyi hissettiriyor. Sosyal medyada kadın ile ilgili paylaşımların istatistiklerine baktığımızda birinci sırada ‘’kadın ve istismar’’ , ikinci sırada ise ‘’ kadın ve cinayet’’ konusuna en çok değinilmesi, aslında bunu ispatlar nitelikte. Sosyal medyanın adalet karar mercileri üzerinde kamuoyu baskısı oluşturmasına son yıllarda sıkça rastladığımızı düşünürsek, bu konuda sesimizin hiç tükenmemesini diliyorum.

Bir başka var oluşumuz ise kadınların her zaman estetik algısının yüksek olmasından geliyor. Yüzyıllardır kadınlar güzel görünmek için bazı yöntemler kullanmışlardır. Saçları parlak gösteren yağ esansları, cildi gençleştiren kürler, yüze renk verecek malzemeler, döneme damga vuran kıyafetler aslında hep vardı. Kısacası nasıl göründüğümüz ve gördüğümüz bizim için hep önemliydi. Sadece değişen güzelliğe biçtiğimiz kalıplardı. Eskiden televizyondaki bir ünlü güzelin tarzı, görünüşü hatta saç kesimi bile büyüklerimize ilham olurken şimdi sayısız kadın güzellik ve bakım konusunda birbirine ilham oluyor. Bu konunun yan etkisi ise dönemin güzellik normları ya da standartları için kendi bedenimizi sorgulamamızda kendini gösteriyor. Ya da olman gereken bu, eğer bu değilsen yeterince güzel değilsin mesajları.. Kimilerimiz bunun bilincinde olsa da özellikle ergenlik döneminde, kendini düşünceleri ve bedeniyle çevresine kabul ettirmek isteyen ergen için çok daha sarsıcı olabiliyor.

Estetik algısı sadece bakım, giyim ürünlerinde değil, ev ve tekstil ürünlerinde de karşımıza çıkıyor. Gördüğü her şeye güzellik katmak isteyen biz kadınlar evimizi ve çevremizi de güzel görmek istiyoruz. Tabii bu durum tüketimin çoğunlukla kadınlar üzerine şekillenmesine sebep oluyor. Olumsuz yanı olarak ihtiyaçtan fazla alım yani tüketim çılgınlığı karşımıza çıkıyor. Özellikle son zamanlarda karşımıza çıkan sponsorlu gönderiler ve linkler bizi sürekli tüketmeye ve ‘’tüketirsen mutlu olursun’’ anlayışını benimsememizi istiyor.

Sosyal medyada ebeveyn ya da uzmanların, çocukların temel bakımı, fizyolojik, sosyal ve duygusal gelişimleri ile ilgili sorunları çözmeleri adına birbirine destek olmaları, sosyal medyanın güzellikleri arasında. Etkinlikler, deneyimler, sağlık konularında paylaşımda bulunan anneler ve uzmanlar sayesinde ebeveyn olanlar ya da olacaklar kendilerini yalnız hissetmiyor ve daha da önemlisi bilgileniyor.

Kadınların sosyal medya aracılığıyla aile ekonomisine katkı sağlıyor olmaları da günümüzde karşımıza çıkan bir diğer konu. Satış, işbirlikleriyle ya da tanıtım yaparak kadınlar hem para kazanıyor hem de zamanını aktif değerlendirmek adına kendine alternatifler yaratıyor.

Dolayısıyla kadınların sosyal medyada varoluş sebebi, cinsiyet fark etmeksizin, her insanda olduğu gibi varlığını göstermek ve kabul ettirmek. Birbirimizi en iyi anlayacak yine bizlerken ve başarılarımızda birbirimizle gurur duymamamız gerekirken sosyal medyada kadınlara yapılan eleştiri ve hakaretlerin yine kadınlar tarafından yapılması da bambaşka bir konu. Kadının kadına olan psikolojik şiddetine sıkça rastlar olduk. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin tek taraflı yaratıldığına inanmıyorum. Hepimizi bir anne yetiştiriyor. Dolayısıyla bir kadının eli mutlaka hepimizin hayatına dokunuyor. O dokunan ellerden nesiller yetişiyor. Biz birbirimizi kollamazsak, değer vermezsek, en çok anlaması gereken bizlerken hala açık ararsak ya da bedenlerimizi bu kadar sorgularsak ve eleştirirsek bu böyle devam edecek.

Diyeceğim o ki sosyal medya nefretin de sevginin de çok kolay alevlenebileceği bir yer. Olumlu yanlarını mı olumsuz yanlarını mı göreceğimiz bizim elimizde. Sosyal medyanın bizi değil, bizim onu yönettiğimizi farkında olursak yani bilinçli kullanırsak, doğabilecek sorunları da en aza indirgemiş oluruz.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version