Her nerede olursa olsun, kız yada erkek çocuk yada yetişkin, hatta orta yaşlı birine rastladığınızda, sırtında herhangi bir spor kulübü veya takımının forma veya eşofmanları ile görseniz, enerjisini hemen fark edersiniz.
70’li yıllarda, çocuklarının sadece eğitim ve çalışmaları gerektiğini düşünen ebeveynler yaşadığımız zaman diliminde, eğitim önceliğinin yanına sporu ilave etmekteler. Haksız da sayılmazlar… Her şeye rağmen.!!
Ülkemizde kötüye giden birçok unsur varken, iş ve meslek konularında her geçen gün sıkıntılar artarken, spor alanında genişleme ve olanaklar gün geçtikçe artmakta, hatta iştah kabartmakta..
Her şeye rağmen diyorum, zira; dünyanın en büyük endüstrileri arasında ilk 5’de olup da, sporun en büyük pastası futbol da yaşananlar, bizleri oldukça düşündürüyor. Hatta endişelendiriyor..
Meclis onayı ile yürürlüğe giren Spor Yasasına rağmen, kulüplerin yaptıkları, hem maddi hem manevi olarak bu güzel oyuna gölge düşürüyor..
Ülkemizde de çok büyük bütçeler ile sezonu yaşayan kulüplerimizi yönetenler, ne yazık ki topluma iyi örnek olamıyorlar!!
İyi örnek olamadıkları gibi, temsilcisi oldukları camiaları, hatalarına paravan olarak kullanmaktan da geri kalmıyorlar..
E tabi, çok kurnaz ve fırsat kollayan sporcu grupları da bu iklimi fırsat bilip, tribünlere oynamakta hiç gecikmiyorlar!!
Son örnek; Ankaragücü-Beşiktaş maçında yaşananlar…
Aynı zaman diliminde bir de TFF’nin Riva binasının kurşunlanması olayı yaşanınca, olayların seyri değişti..
Yıl 2022 ve 2015 yılında yani bundan tam 7 yıl evvel Çaykur Rizespor deplasmanından dönen Fenerbahçe Spor Kulübü kafilesi ve onları taşıyan otobüsü kurşunlayanlar henüz bulunmamışken..
TFF olayının failleri birkaç saat diliminde yakalanıp adliyeye sevk ediliyordu..!! Çarpıklıklar ve faili meçhuller, maalesef futbol endüstrisine de bulaşmıştı.
Gelelim, Ankara’da yaşananlara.
Avrupa’da olduğu gibi bizde de artık, statların güvenliği, jandarma ve polisten alınıp, özel güvenlik şirketlerine devredilmiş, bütün sorumluluk kulüplerin anlaştığı güvenlik şirketlerine veriliyordu.. İşleyişi ise, sahaya arkası dönük ve belli aralıklarla gözleri tribünde görev yapan insanlardan kurulu bu güvenlik koridoru, nasıl oluyor da tribünden kopup gelen bir kişiyi gözden kaçırır, engel olamaz, orası da bir muamma.. Görevi ihmal..
O taraftar sıkı bir deparla sahanın ortasında, ona buna saldırırken, 5 haftadır sakat olan Beşiktaş’ın futbolcusu Brezilyalı Josef de Souza çıktığı ilk maçta, önüne savrulan o taraftara bir el ense çekerek etkisiz kılmaya çalışıyor.. (istem dışı) Ve hakem, kitabına uyarak kırmızı ile oyun dışı bırakıyor.. MHK’de ceza olarak 1 maç veriyor.. Amannn sen misin o bir maçı veren? Hazır kurşunlanma ziyareti de var, alalım Josef’i de gidelim, biraz sohbet, biraz duygu sömürüsü.. Cezayı iptal ettiririz… Olmadı tabi.
Daha sonra olacaklara örnek teşkil etmemesi bakımından TFF’nin kararı da duruşu da normal.. Normal olmayansa Beşiktaş gibi geniş kadrolu ve büyük kulübün bunu egzajere etmesi ve de düzenlenen basın toplantısı..
İşte o basın toplantısı, Türk sporu ve futbolunun geleceği için çok iyi analiz edilmeli.. Josef de Souza gözyaşlarını döküyor, taraftarın gönlünü kazanıyor ve bazı fanatik basın ve yazar grubu bunu haklı kılmaya çalışırken, Josef, 6 yıldır çoluk çocuğunun ekmek parasını kazandığı Türkiye Futbol ligi ortamında, can güvenliğinin olmadığı yerde kalamayacağını söylüyor..!!
Son derece vahim bir açıklama ve de avam bir davranış (bana göre).. Bu ifadenin sahip çıkılacak hiçbir yanı yok.
İşte kötü yönetimlerin, maaşlı elemanlarını etkileyişi gözler önünde.. Zamanımızda her anne baba çocuğunun önce iyi ahlaklı sonra ise meslek sahibi olmasını isterlerken, geriden gelen, sonradan görme yöneticilerin Türk sporunu getirdiği nokta ortada.
‘‘Sporcunun, zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklı olmasını severim’’ diyen büyük önderimiz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, Her şeyde olduğu gibi, sporda da gelecekte ihtiyacımız olacakları böyle dile getirmiş.