Sürdürülebilir Yaşam

Ebru Toraman 737 Görüntüleme Yorum ekle
3 Dak. Okuma

“Kendini olduğun gibi sev ve kabul et.”

Görüntülerimiz, parmak izlerimiz ve bir çok sistemimiz birbirinden farklı olduğu gibi; davranışlarımız, yaşam tarzlarımız, şartlarımız, hareketlilik şeklimiz ve düşüncelerimiz, duygu durumlarımız da oldukça farklı değil mi? Peki her insanın organizması aynı olabilir mi? Planlar yapıyoruz kendimizi sorguluyoruz Fakat özümüzde istemediğimiz bütün davranışlarımızı değiştiremiyoruz. Beğenmediğimiz davranışlarımızı, yaşam şartlarımızı tamamıyla değiştirmeli miyiz yada bir kısmının bizim benliğimize ait olması gerektiğini kabul edip, bizi daha ileriye götüreceğini düşündüğümüz alışkanlıklar ekleyip devam eden hayatımızı daha sürdürülebilir şekle mi getirmeliyiz?

Bir çoğumuz kendini bu konular hakkında zaman zaman sorgulamıştır. Bir insan kendini fark ettiği andan itibaren hareketli bir yapıya sahip olabilir yada daha durağan yavaş bir yapıya sahiptir yada istediği zaman hareketli istemediği zaman yavaştır. Veya hareket etmeyi sevmez tembeldir. Burada davranışlarının yaşam şartlarının kişiye ne kazandırdığı ve kaybettirdiği önemlidir.

Çok hareketli olmak bazen takıntılara, mükemmeliyetçiliğe sebep olursa biraz yavaşlamaya çalışmak gerekebilir. Temizlik takıntısı, her şeyin her an muntazam olma takıntısı gibi durumlar kişi kontrolü sağlayamadığı zamanlarda ruhsal, postural veya iç hastalıklara bile yol açabilmektedir. Aynı zamanda fazla hareketsiz kalmak da aynı şekilde aldığımız enerjiyi yakamayıp fazla kilo alımına bununla birlikte metobolik ve postural ve yine ruhsal birçok hastalığa yol açtığı gibi zamanla iç organların çabuk yaşlanmasına ve hastalanmasına da sebep olur. “Aşırı olan her şey zarar verir.” Fazla hareketliliği biraz yavaşlayıp, sakinleşip bazen görmezden gelmeyi zor da olsa öğrenerek bir takım bozuk giden sistemimizi elimizden geldiği kadarıyla düzeltmeye çalışabiliriz. Tembel bir insan da kendine sürekli telkinler verip yürüme mesafesini arttırıp yapması gereken işlere biraz öncelik verip kendi yapısına uyumlayarak biraz daha iyileştirebilir. “Ben böyleyim, yapım böyle ,bu yaştan sonra değişemem” diyerek basma kalıpların içinde yok olup gidemeyiz değil mi? Evet bunu hepimiz yaşıyoruz tamamıyla yapımızı değiştiremeyiz. En büyük hatamız da bu değil mi? Küçük küçük değil de köklü değişiklikler yapmaya çalışıyoruz ve olmadığını görünce tamamen vazgeçiyoruz. Sadece küçük birkaç devam ettirebileceğimize inandığımız değişiklikler zamanla alışkanlık halini alacaktır. Günlük adım sayısı belirlemeden o gün yürüyebildiğimiz mesafe kadar yürümek ,fazla değil sadece birkaç sayfa kitap okumak, günlük iş planlarını düşünmek veya düzenlemek, yiyeceklere anlam yüklemeyip düzenli ve ihtiyacımız olduğu besinlerle beslenmek ara ara çok faydalı olmayan besinler tüketsek bile bunların enerjisini harcayabildikten sonra önemli bir problem oluşturmayacaktır. Bu tür beslenme düzeni ve hareketliliğimizi arttırarak bir anda sürdürülemeyecek diyetlerin ve at gibi koştururcasına zorlanarak egzersiz yapmanın içinde bulamayacağız kendimizi. Egzersiz yapmak kardiyo ve mutlaka direnç egzersizleri yaşamımızın olmazsa olmazı olmalı ama sürekli sürdürebileceğimiz şekilde değilse bir dönem yapılan deli gibi egzersiz size pek de fayda sağlamayacaktır. Sağlıksız ve enerjisini harcayamadığınız besinlerle aldığınız kiloları aç kalma derecesinde aşırı katı diyenlerle verip bu durumu sürdüremediğinizde çok geçmeden tekrar fazlasıyla bedeninize yağ olarak depolanacaktır.

“Sürdürülebilir yaşam” aslında doğru yaşayabilmemiz, kendimizi bulmamız ve özgürleşebilmemiz için bir yaşam rehberi değil mi?

Bu İçeriği Paylaş
Yazan Ebru Toraman
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version