Birçoğumuz hayatımızı yaşarken, bilinçaltına kadar empoze edilmiş bilgiler bütünü sebebiyle sonuç odaklı yaşarız. Algılayışımızda, hayatı yorumlayış biçimimizde bile sonlar, olacaklar, gelecek zaman etkilidir. “Acısıyla, tatlısıyla sürecin tadını çıkar” diyenlerimiz yok denecek kadar azdır. İyi bir okul, iyi bir üniversite, iyi bir iş, iyi bir emeklilik ya da bir sonraki hedefi için koşturup duranlar arasında bir an durup etrafına bakma fırsatın oldu mu hiç? “Ne yapıyorlar, ne yapıyoruz?” dediğin oldu mu? Hayaller sonuç odaklı; konuşmalar, planlar “-ecek”, “-acak” ile dolu cümleler ve de “-dan sonrası” sonralar. Peki ya şu an? Peki ya sürecin tamamı? Hayatın sadece sonuçtan değil, süreci de içine alan bir bütünden oluştuğunu hesaba kattığımızda, tek bir an için yaşamadığımızı fark eder miyiz? Heyecanla beklenen sınav, yapacağımız gösteri, sunacağımız program, doğum sonrası, çocuk okula başlamadan öncesi, beklediğimiz her ne ise o ana kadar ki zaman, yani süreç, hayata dahil değil mi? Beklediğimiz o sonuç hayatın ne kadarını kapsıyor?
Süreç yol ise sonuç bitiş çizgisidir. Bitiş çizgisini görme ve ona varma hevesiyle geçirilen bir ömür ne kadar doyumlu ve huzurlu olabilir?
Hayatın sadece sonuçlardan değil, süreçlerden de oluştuğunu anladığında geçirilen zaman başkalaşır. Böylece baharı beklerken kışı kaçırmazsın ya da yazın hayalleriyle baharın kokusuna, güzelliğine, renklerine duyarsız kalmazsın.
Bir öğrenci okulu bitirmeyi bekler, süreci o kadar sığ yaşar ki sonuca geldiği vakit hep bir geçmişe bakış, hep bir özlemle yüzleşme gerçekleşir. O, otururken rahatsız eden sıralar, dinlemekte zorlanılan dersler bile hoş hatırlanmaya başlanacaktır. O an, sürecin içerisinde ve doyasıya yaşanmadığı için anıları eksik kalacak; keşke ve hasretle anımsanacaktır.
Sürecin kıymetini bilerek hakkını verebilmek, sonucu da etkileyerek en iyi kombinasyonun oluşmasını sağlayacaktır.
Çocuğunun çocukluğunu yaşayamamış bir anne, çocuğu büyüdüğünde yavrusunun bebek fotoğraflarında kaybolacaktır. “Oyun oynayalım mı anne?” cümlesini duymaktan bıktığı için bu sözü söylemeyeceği günlerin beklentisiyle o söze öyle duyarsızlaşacak ki sonraları duymak isteyeceği ve çok özleyeceği aklına bile gelmeyecektir. Yavrusunun en önemlisi olduğu anların tadını çıkaramadığı için süreci yaşamamış olacak; gelecekte ah vah edip özleyerek feveran edecektir.
Sonucun güzelliği, sürecin mükemmelliği ile yarışamaz. Süreç her rengi barındırırken, sonuç siyah ya da beyazdır; iyi ya da kötüdür. Süreç sınırsız duyguyu, sınırsız “sen” hâlini sığdırabilir içerisine.
Süreç uzundur; içerisinde hüzün, mutluluk, gurur, koşturmalar, sabırsızlıklar, durgunluklar, başarısızlıklar, yerinde saymalar, denemeler vardır. Süreç diridir; sonuç ya mutluluk ya hayal kırıklığıdır.
Süreç içine yeni bir dünya sığdırıyorken, sonucun tek bir halkasına takılmak niye?
Deniz süreçtir; dalga bir sonuç. Seçim senin. İster yaşamın tüm formlarını hisset, istersen tek bir form kestir gözüne ve başka hiçbir yöne bakma!