Susmak sığınmaktır anlatılacak girift bilmecelerin kucağına. Susmak dinlemektir. Dinlenmektir, derin denizlerin kıyaya vuran sancılarında.
Susmak yitirmek, susmak kabullenmektir. Susmak yutulmaz bir lokmayı kursağında bekletmektir. Kelimelerin karşı konulmaz ve zapt olunmaz hengamesinden uzaklaşmaktır. Beynindeki çığlıkları konuşturmak, çığlıkların anlattıklarını duvarlara vura vura susturmak, sağır olmaya meydan okumaktır.
Susmak kendinle konuşmak, hesaplaşmak, savaşmak, kabullenmek, pes etmek, isyan etmek; kusacağın zehri biriktirmek, kendine dönmek, kendine sövmek, bas bas bağıran çocukluğunun sesini açmak, dünyanın sesini kısıp kendi melodine ritim tutturmaktır.
Susmak, sığınmaktır bir mezar ıssızlığına…
Kalbinde bir ağrı tetiklese de seni, konuşmanın namlusunda vuracağın can pazarı sözlere boşaltıp kurşunu boşa sıkmaktır…
Direnmektir; sözlerin narkotik dünyasında kendin olabilmekten vazgeçmektir. Haklılığını sineye çekip haksızlığın kirli gömleğini üzerine çekmektir. İfadesini yitirmiş söz kalabalığına el sallamak, yaftalanmış bir suçu kabullenmektir. Kendinle kavgandır, silahlı saldırıya çırılçıplak göğüs germektir.
Sermektir bir rıhtımı güneşin kararan ufkuna. Dalgaların hırçın darbelerine kulaç atmaktan vazgeçmek, kulaçsız bir kayboluşta kendini bulabilmektir.
Limansız bir kimliği geçirmektir üzerine. Ve tüm gemilere kafa tutup kendi yelkenline yön vermektir.
Susmak… Sığınmaktır bir mezar ıssızlığına…