“Çakraların tacı” diyorum ben ona! Kök çakra ile başlayan enerji zincirinin son halkası…
Bin yapraklı Lotus Çiçeğini temsil eden mor ve beyaz renkli çakra olur kendisi. İlahi bağlantı, maneviyat, hisler kendisinden sorulur. Taç çakra, bizim denge merkezimizdir bana göre. Zira dengede değil ise sizin de dengeniz şaşar. Manevi zayıflık, ruhsal yorgunluk hatta bedensel yorgunluk, maddiyata aşırı düşkünlük, depresyon, alaycılık, farkındalığın zayıflaması gibi birçok etken, taç çakranın dengeli olmadığını gösterir.
Günümüzde “Aman çakra da neymiş!” diyenlerin sayısı azımsanamayacak kadar fazla olduğu için çoğu insan yaşadığı ruhsal ve bedensel problemlerin nedenini, kendi enerji merkezleri (çakralar) olduğunu bilse, daha çok kendini önemser ve önce kendi kendisinin şifacısı olurdu. Taç çakra maneviyattır evet ama bu dünya ile manevi âlem arasında bir bağdır da aslında.
Yazının başında bahsettiğim taç çakranın dengede olmaması durumunda görülen etkilerden birkaçını da olsa yaşıyorsanız eğer çözümü var. En basiti mor, lila, beyaz renkleri tercih etmek. Elleri başın üzerine koyup derin nefes alarak gözler kapalı nefes egzersizleri yapmak ve imgeleme yapmak. (Başın üzerinden beyaz bir ışığın gökyüzüne uzandığı ve aynı ışığın gökyüzünden inip taç çakranızdan tüm vücuda yayıldığını hayal etmek) . Bunlar basit ama çok etkili çalışmalar. Tabi bir de herhangi bir enerji sistemine inisiye olmak. Zaten inisiye olan kişi kendini nasıl şifalandıracağını bildiği için diğer yöntemlere ihtiyaç duymazlar.
Evrende her şey enerji. Her şey gözle görülmeyen manyetik bir alan içinde hareket ediyor. İnsan vücudu da öyle. Bize düşen ise kendi içimizdeki mucizeyi görmek, anlamak ve ona iyi bakmak. Hiçbir şey sıradan ve öylesine değil. Hiçbir hastalık hiçbir kayıp hiçbir mutluluk hiçbir acı… Bunlar çoğaltılabilir. Hepsi insanın kader tekâmülünde bir neden – sonuç ilişkisi. Denge ve enerjinin, bir insanda uyum içinde olması demek o insanın çok güçlü olması demek! Yani işin özü yine “sende” gizli. Görebilene, bulabilene, anlayabilene…