Anılarımı saklayacağım.
Aydınlığa dair ne varsa.
Umumi hayat içerisinde hep bir yerlere varma, ulaşabilme telaşesindedir insanoğlu. Elinde tahta bavuluyla yol almaktadır bu hayatta, Bazen yavaşça yürür, bazen hızlanıp koştukça koşar, koşarken de aslında kendi yükünü, sevincini, teessürünü, inkisar oluşlarını hep bir bavulda taşır. Tahta bavul, yazarak anlatma eylemi ya da siz okurlarla konuşma isteğidir yazarın. Bu bavul yazarın kendinde veya sosyal yapıda görüp duyumsadıklarının yansımasıdır. Yazar, bir minval ışığı bulup elinde tahta bavulu gâh yorgun, gâh mola vererek devam edecektir minimalist yaşamına. Ayrıca kimseye intibak etme mecburiyeti de yoktur yazarın. Pragmatist bir düzende yolculuk boyunca hep eşlik edecektir tahta bavul kendisine. Bu bavuldan amorti de çıkmayacak siz okurlar için. Mehtaplı gecenin sükûnu, laytmotif zincirli düşünceler, toplumsal aristokratların çok yakınında durarak yazar, yazar. Münevver aydınlarla çıkar yolculuğa. Düzenli, müşfik, sevecen insan özü doğru sözü bulan, bilen ne varsa düşer peşine. Yitim alanına girmek değildir aslolan. Yitmeden, yitirmeden emek verdiği ama artık basit ve yavan gelen her şeyi gözlerindeki safiyane bakış ile yerleştirir her bir çehreye. Yamru yumru kalem ile yazdığım hatırat defterim, topal mısralarım, bir türlü yazmaya inşad edemediğim yazılarım.
Toplumumuzda hep bir tahakküm vardır her şey söylenmez, her şey yazılmaz, hele bayan yazar olmak zordur bir toplumda. Yani çok bir terakki gösteremezsiniz yolculuğunuzda. Bazılarının bakışı iğne ucu gibi yaralar, bazılarının sözleri keser atar. Limon gibi dilimlenirsiniz kiminin hayatına, kiminin çayına tat verirsiniz. Yazmak benim ontolojik tarzım dediğin an, başka işin yok mu diyenler olacaktır, çok yakınınızda. Tâb-û takatınız kalmasa da baharda açmaya yüz tutmuşken nuve’lerinizi saçmalısınız toprağa. Hayallerinizin omurgasını muarızlara karşı dimdik ayakta tutmalısınız. Tasvip etmelerini beklemeyin zira tumturaklı lafları çarpacak dimağınıza. Hedefinize ünlü yazar olmayı koymayın, yazarak mutlu olmayı koyun. Tahta bavul hem kozmolojik hem psikolojik hatıratları anımsatacaktır siz okurlara. Neye, ne zaman ihtiyaç duyumsarsanız muvazene kuracaktır her soluklanmanızda. Bavulundan, kendi elleriyle hazırladığı içini tatlı şekerler, sakızlar, oyuncaklarla doldurduğu oyuncak kuklalarını tutuşturacaktır ağaç dallarına. Kız çocuklarının pamuk elleri ulaşsın diye. Yazar kendi hayallerinin dehlizinde yol alırken dar sokaklardan, çakıl taşlı parklardan, tarihi köprülerden, sahipsiz kalmış köylerden, hayır için yaptırılmış pungarlardan (çeşme) su içerek geçecek günün puslu aydınlığına. Öyle müteessir, öyle neşe dolu papatyalar açsın bütün mevsimlerine. Kelebeğin kanadı bulutlara takılmış diyerek sadece gözüyle değil bütün yüreğiyle yüz çevirir gökyüzüne. Kâinatın bütün gizlerini kendi izleriyle keşfedebilme heyecanı heybesinde. Büyük bir patırtıyla, şangırtıyla düşse de kalkmalı kendince.
Bavulunda pusulası, annesinden kalan oyalı yazması. Yolda gördüklerine merhametlilerin en merhametlisi olan Rabbin selamıyla ilerliyordu. Yüreğinden ümidi, elinden merhameti, dilinden sevgiyi eksik etmeden geçmeliydi. Yazar yazmanın gücüne inandığı için bazı yazarlar ona ilham kaynağı olmuştur. Adeline Virgina Stephen (Virginia Woolf) da ona ilham olmuş yazarlardan biridir. Wolf’un Kendine Ait Bir Oda isimli romanında okula gönderilmeyip evde eğitim alan, babasının kütüphanesinden yararlanarak ünlü bir yazar olan Virginia’nin hayatı eserde normal gibi görünmektedir. Wolf, kadınların kendilerine ait olan bir odada hayatlarını daha keyifli hale getirebilmeleri için içlerinden gelen gücü hissetmelerini istemiştir. Virginia, “Bu güç olmasaydı, dünya muhtemelen bataklık ve orman olarak kalırdı.” demektedir. Yazar bu eserde kendinize boş zaman oluşturup sadece yazın, diyerek yazmanın önemine işaret etmektedir. Nihayetinde bir yazar olarak tahta bavul benim düşüncelerimin yurdudur. Çocukluğumun tüm vitaminlerini, gençliğimin hayallerini, uykularımın ninnilerini, uyanışlarımın türkülerini ve geleceğimin planlarını düzenler.