Zaman geçiyor… Akrep ve yelkovan kavuşabilme, aynı nokta da buluşabilme hayaline tutunuyor. Bir an uğruna tüm zaman da ilerliyor… Vakit geçiyor… Birbirlerine değmeden zamandan akıtıyorlar duyguları. Bir an… Özlemlerin dinemeyeceği kadar kısa olsa da, duyguların duygulara denk geleceği bir an. Tam olmanın hazzına varacakları zaman… Kavuşmanın eşsizliğine ithafen yol alıyorlar…
Zamanı tüketiyorlar… Zaman tükeniyor duygular büyürken… Hasretleri yok etmek tek gayretleri. Tik taklar doluyor kulaklara. Herkes bir şeylere yetişme telaşında. Acısı olan çabuk geçsin, Sevdası yanında olan donsun istiyor akmasın zaman. Kimse bilmez zamanın tik taklarında asılı duygu selini. Herkes kendi yetisinin derdinde.
Ölçülemeyen bir unsur herkesin elinde. Kimi, zaman yoksunluğu derdinden- kimi, paylaşabileceği derdi olmadığından şikâyetçi yavaş ilerleyişinden. Oysa sadece vaktin derdi akrep ve yelkovanın birleşme hayaline eşlik etmekti.
…
Akrebin yelkovanı takibinde takılı gözlerim, senin gelişine endeksli yüreğim tik taklara esirim… Ocakların tüttüğü ocak ayında, zamandan bir parçada. Herkes sarılmış sımsıkı paltosuna. Benim yakam bağrım uçuşmakta. Sarılmayı sana saklamakta. Gelişin yaklaştıkça yelkovanı ateş basmakta.
Az öteden görünüyor eteklerinin ucu. Kalbimin sesi ile zamanın ki birbirine karıştı. Rüzgâr sana esiyor sen rüzgâra dirençle bana koşuyor… Öfkeleniyorum esen yele zamandan bağımsız sana benden önce değişiyle. Kıskançlık kanımda kaynıyor gelişine odaklanmış beklerken yine. Son anların en zoru olduğunun idrakinde. Sabırsız ellerim titrerken uzansam yelkovana iteklesem ardından akrebin kollarına, düşer misin sen de o an kucağıma. Bir deli düşünce işte sabrım da sınanan.
Zaman…
Ne zor ve çok yaklaştırdı seni bana. Tam karşımda duruyorsun. Ulusta, heykelin önünde, saat kulesinin tam karşısın da sen ve ben… Bir adım öteyiz birbirimizden. Duruşun kavuşmanın eşsizliğine doyamayacağını bilişinden. Arkanı dönmeden elime değmeden mümkün olduğunca varlığına yakınlığı benliğine kazıma arzusundan. Anlıyorum çünkü bende bu anın içinde aynı duyguların esaretinde.
…
Ve an geliyor, akrep ile yelkovan bütünleşme vaktinde. Mutluluk nidaları çalıyor her yerde, kulaklara dolan alarm niteliğinde. Kollarımız birbirine dolanıyor. Kalplerimiz birbirinde atıyor. Dolu dolu var olduğunu haykırıyor duygular. Ellerim ellerine de dokunabilme telaşın da. Vakit az… Doyamayacağının bilinciyle mahrum olmak istemiyor her bir zerrenden. Gönlüm hep sana akmaya alışkın, kavuşmalar yabancı ona hangi bir yerini sevse hangi güzelliğine doysa bilemeyişi acemi telaşından.
Seyre duruyor zaman tam oluşun güzelliğini… Hatıralara kazıyor bulutların üstünde. Rüzgâr iki bedenin arasından sızamayacağını anlıyor, hayran seyrinden sıyrılıyor bu eşsiz bütünlüğü anlatmak için esiyor. Dilinden anlayan kâinata masal niteliğinde… Gittiği her diyar da aynı girişle “ zamanın birinde bir kız varmış ürkekçe…”
Sen ve ben tüm bunlardan habersiz sadece birbirimize kenetlenmiş doyumsuzluğun içinde. Sen ve ben zamanın birin de bir saat kulesinin karşısında zamanın şahitliğin de. Kavuşmanın sevincindeki mutlulukla birlikte ayrılığın bilincinde ki hüzünde saklı sesinde.
Vakti geliyor uzaklara düşmenin, üzgün ve sessizce, ayrılık saatinde ikisi de bilincinde. Boynu bükük kabullenişler tek çare. Var oluşun düzeninde sonsuzluğa yürüyorlar aynı döngüde. Birbirinin peşi sıra. Bir sonraki tam olma hayaline ümitle.