Türk Dil Kurumunun genel ağdaki Güncel Türkçe Sözlüğünde yabancı madde başı kelimelere bir göz atayım dedim. Yabancı kelimelerin sözlükte sayıca fazla olarak madde başı olarak yer almasına şaşırdım doğrusu. Bazılarına Türkçe karşılıklar bulunurken çoğunda bulunamamış ve açıklamakla yetinilmiş. Bu doğrusu büyük bir eksiklik olarak sözlüğümüzde yer alıyor. Dilimize en fazla kelime Arapçadan ve Farsçadan girmiş. Onlar edebiyat ve kültürleriyle birlikte yerleştikleri için yabancı olarak görülmüyor. Yabancı dil olarak en fazla Fransızcadan kelime almışız. Fransızcadan dilimize beş bin iki yüzden fazla kelime girdiği tahmin ediliyor. Onu İngilizce ve Rumca takip ediyor. İngilizceden giren kelime sayısı beş yüze yakınken ve Rumcadan dört yüz civarı kelime girmiş. İtalyancadan seksen, Almancadan yüz, İspanyolcadan otuz, Latinceden seksen, Rusçadan kırk, Bulgarcadan yirmi küsur kelime girmiş. Bu yabancı kelimelerin hepsinin Türkçe karşılıkları bulunmalıydı. Sözlükte madde başı olarak yabancı kelimelerin yer almasının gerekçesi ve faydası nedir, bilemiyorum doğrusu. Bunlardan Türkçe karşılıkları verilen bazı madde başı Fransızca kelimelere örnek verelim: Au pair: Bakıcı, Akuzatif: Belirtme durumu, Alivre: Önceden satış, Aberasyon: Sapınç, Ampirik: Görgül. Deneysel. Deneyimsel, Anomali: Sapaklık, Antikite: Eskilik. İlk Çağ, Artikülasyon: Telaffuz, Akromatopsi: Renk körlüğü, Askarit: Bağırsak solucanı, Areometre: Sıvıölçer, Cohabitation: Birlikte yaşama, Dore: Altın sarısı, Dragoman: Çevirmen, Fototropizm: Işığa doğrulum, Filateli: Pulculuk, Gato: Pasta. Çörek, Higrotropizm: Neme yönelim, İnterferometre: Girişimölçer, Konglomera: Yığışım, Kreatör: Yaratımcı. Kondor: Tepeli akbaba, Kreatif: Yaratıcı, Kavasya: Acı ağaç, Notasyon: Notalama, Motorin: Mazot, Probabilizm: Olasıcılık, Prediksiyon: Kehanet, Snop: Züppe, Stato: Duruk, Şimiotropizm: Kimya doğrulumu, Trok: Değişim.
Türkçe karşılığı olmayıp açıklama ve tanım yapılan bazı madde başı Fransızca kelimelere örnekler:
Acyo: Herhangi bir paranın gerçek değeriyle sürüm değeri arasında veya bir ticaret senedinin üzerinde yazılı miktar ile indirimden sonraki tutarı arasında doğan fark. Bir ticaret senedinin yenilenmesinde alınan komisyon. Bankaların senetli kredi işlemlerinde yaptıkları tahsilat.
Anakronizm: Olayların tarihlerini belirlemede yanılgı içinde bulunma; tarih yanılgısı.
Amfibol, -lü: Piroksenlere yakın siyah, esmer, yeşil renkli bir silikat grubu.
Amfiteatr: Dinleyicilerin oturduğu, sıraları arkaya doğru basamaklı olarak yükselen salon; amfi. Yunan ve Roma’da açık hava tiyatrosu.
Amfizem: Doku ve organlarda sıra dışı hava toplanması.
Anagram: Bir kelimedeki harflerin yerleri değiştirilerek elde edilen kelime.
Anakronik: Çağı geçmiş, çağa uymaz, eskimiş. Olayların tarihlerini belirlemede yanılgı içinde bulunan
Anakronizm: Olayların tarihlerini belirlemede yanılgı içinde bulunma; tarih yanılgısı.
Arkeen: Kambriyumlardan önce oluşan en eski yer katı.
Arkebüz: XV. yüzyılda Fransa’da kullanılmaya başlanan, taşınabilir ateşli silah.
Arkegon: Eğrelti otlarında, bütün kara yosunlarında, bazı su yosunlarında ve açık tohumlularda görülen dişilik organı.
Argonot: Kafadan bacaklılardan, salyangoz kabuğu biçiminde kabuğu olan ve ahtapota benzeyen bir hayvan.
Aeroloji: Atmosferin üst katmanlarını inceleyen bir bilim dalı.
Akromatin: Hücre çekirdeği içindeki ince iplikçiklerden yapılmış, kromatin ile boyanmamış kromozomları oluşturan bölüm.
Ataraksiya: Hiçbir heyecan veya zihin etkisiyle uyarılmayan ruh dinginliği, acıya olduğu kadar kıvanca karşı da ilgisizlik.
Alotropi: Karbon, fosfor vb. maddelerin fiziksel bakımdan ayrı özellikler gösterebilmesi durumu.
Brik: İki direkli, seren yelkenli, birkaç top taşıyan gemi.
Benzin: Petrolün damıtılması ile elde edilen, özgül ağırlığı yaklaşık 0,65 olan, renksiz, uçucu, kendine özgü kokusu bulunan, motor yakıtı olarak kullanılan bir sıvı
Dramaturji: Oyun yazma ve yönetme bilgisi.
Drog: Hayvan ve bitkilerden kurutularak veya özel metotlarla toplanarak elde edilen, eczacılık ve kısmen sanayide kullanılan ham veya yarı ham madde.
Dominyon: İngiliz Uluslar Topluluğu’na üye olmalarının ve İngiliz Krallığı’na bağlı bulunmalarının yanı sıra kendi kendilerini yöneten ülkelere verilen genel ad.
Eosen: Üçüncü Çağ’ın, memelilerin oluştuğu dönemi.
Ebonit: Yüz kısım kauçuğun otuz iki kısım kükürtle işlenmesinden elde edilen plastik madde.
Entropi: İstatistik kurallarına göre yönlendirilen bir haber kaynağının haber içeriklerinin oranı.
Filantrop: İnsansever, insanların iyiliği için çalışan (kimse).
Galvano: Elektroliz yoluyla yapılmış resim klişesi.
Gardenya: Kök boyasıgillerden, sıcak bölgelerde yetişen bir ağaç veya ağaççık cinsi. Bu ağaççığın güzel kokulu çiçeği.
Gaz: Normal basınç ve sıcaklıkta olduğu gibi kalan, içinde bulunduğu kabın her yanına yayılma ve bu kabın iç yüzeyinin her noktasına basınç yapma özelliğine sahip olan akışkan madde. Doğal gaz.
Gardıfren: Trenlerde vagon frenlerini işleten kimse.
Galop, -bu: At yarışında veya hazırlık çalışmasında atın yaptığı derece.
Galalit: Arı kazeinden oluşan ve birçok işte kullanılan plastik bir madde.
Galenit: İçinde doğal kurşun bulunan sülfür.
Gamaglobülin: Kan, lenf, safra vb.nde bulunan bir protein türü.
Hemati: Kanın hemoglobin ile renklenmiş alyuvarı.
İnterkinez: Çekirdeğin iki bölünme devresi arasındaki dinlenme durumu.
İnterkoneksiyon: Birçok elektrik şebekesi arasında bağlantı kurma.
Kambriyen: Birinci Çağ’ın ilk dönemi ve bu dönemde oluşmuş yer katmanları.
Kambriyen öncesi: Yeryüzü tarihinde Birinci Çağ’dan daha eski, dağların ve magma olaylarının oluştuğu uzun bir zaman süresi; prekambriyen.
Kolofan: Hidratlı doğal kalsiyum sülfat.
Koloidal: Zamk, jelatin yapısında olan, koloit nitelikleri taşıyan.
Koloit, -di: Jelatin niteliğinde olan ve suda dağılmış zarlardan geçmemekle billursulardan ayırt edilen maddelerin genel adı, billursu karşıtı.
Kromotropizm: Canlı bir varlığın, belli renkte bir nesneye doğru yönelme hareketi.
Kodein: Afyondan elde edilen, öksürük ve ağrı kesmeye yarayan bir alkaloit.
Lame: Dokusunda çoğunlukla gümüş ve altın renginde tel bulunan kumaş veya metal parlaklığı verilmiş deri. Böyle bir kumaş veya deriden yapılan.
Lapon: Laponya halkından veya bu halkın soyundan olan kimse; Laponyalı. (Finlandiya’da bir bölge)
Lapina: Lapinagillerden, kayalık kıyılarda, sığ sularda yaşayan 25-35 santimetre uzunluğunda, kırmızı benekli, mavi veya yeşil balık.
Mizantropi: İnsandan nefret etme durumu.
Markiz: İki kişilik, alçak, oldukça geniş koltuk. Bir kapı veya pencere önünde yağmurdan korunmak için yapılan saçak.
Marki: Bazı Batı devletlerinde kont ile dük arasındaki bir soyluluk ünvanı.
Melon: Yuvarlak ve bombeli (şapka).
Muf: İki elektrik borusunu uç uca eklemekte kullanılan küçük boru parçası.
Muflon: Pardösülerin içine iliklenerek veya fermuarla geçirilen bir tür çok kalın, eğreti astar. İçinde keçe bulunan çok kalın, yumuşak, parlak tüylü kumaş. Yaban koyunu.
Mufla: Cisimleri, aleve değdirmeden ateşin etkisine uğratmak için kullanılan büyük toprak kap. Porselen fırını.
Notam: Havacılar ve pilotlar için yayımlanan bülten.
Oberj: Şehir merkezinin dışında sade, basit kurulmuş konaklama yeri.
Palas: Lüks otel. Gösterişli yapı; saray. Kolay, rahat. Kolaylık gösteren, hoşa giden (nesne, kimse, yer).
Porfirit: Andezit birleşiminde bir tür püskürük taş.
Pantograf: Bir biçimi büyülterek veya küçülterek kopya etmek için kullanılan kollu, eklemli bir cetvel türü.
Presbit: Presbitliğe uğramış (göz veya kimse).
Presbiteryenlik, -ği: Protestan mezhebinin demokratik kurallara göre kurulmuş bir kolu; presbiteryenizm.
Prese: Presle sıkıştırılmış, sıkılmış olan.
Stadya: Bir noktanın takeometreye olan uzaklığını ölçmek için, bu nokta üzerine düşey doğrultuda konan santimetrelere bölünmüş mira.
Stereografi: Katı nesneleri bir düzlem üzerinde gösterme sanatı.
Tapon: Niteliği düşük, eski, elde kalmış. Bayağı olan (kimse).
Tromp: Binanın bir bölümünü tutmaya yarayan köşe kubbesi.
Trikotaj: Örme işleri.
Varyete: Şarkı, dans, hokkabazlık, temsil gibi aralarında ilişki bulunmayan farklı oyunlardan oluşan gösteri. Varyasyon. Bir posta pulunun farklı baskılarındaki biçimi.
Vizon: Sansargillerden, kürkü çok beğenilen bir tür memeli; mink.
Vizyer: Terek (Evlerin veya dükkânların yüksekçe yerinde bulunan raf. Şapka, kasket vb.nin önünde bulunan siperi).
Diğer yabancı dillere bakacak olursak, İtalyanca madde başı kelime örnekleri:
Aganta: Çekilmekte veya bırakılmakta olan bir halatın veya zincirin kısa bir süre elde tutulup bırakılmaması için verilen emir.
Amabile: Sevimli ve cana yakın bir biçimde (çalınmak).
Andante: Adacyo ile andantino arası, yarı yavaş bir biçimde (çalınmak).
Adacyo: Yavaş, ağır bir biçimde çalınan beste.
Andantino: Andanteden daha canlı, daha hızlı bir biçimde (çalınmak).
Allegro: Canlı, neşeli ve hızlı bir biçimde (çalınarak).
Allegretto: Allegrodan biraz daha ağır bir biçimde (çalınarak).
Borina: Dört köşe yelkenlerin yan yakalarına, alt tarafa doğru bağlanan halat.
Duetto: Bir kadın ve bir erkek sesin sözleri dönüşümlü olarak okudukları hafif müzik parçası.
Fodra: Düz ve dik durması için elbisenin bazı yerlerine kumaşla astar arasına konulan sert ve kolalı bez.
Flori: Altın para.
Flok: Geminin cıvadrasına çekilen üçgen yelken.
Gamba: İyi toplanmamış halat veya zincirlerde ortaya çıkan dolaşıklık.
Grado: Bir sıvının içindeki alkol derecesi.
İstika: Ayakkabıların altını parlatmak için kunduracıların kullandığı kemik; isteka (bilardo sopası).
İskota: Yelkenleri açmak ve tutmak için alt köşelerine bağlanan halat, zincir ve palangadan oluşan donanım.
İntermezzo: Serbest bir biçimde yazılmış olan ve kendi kendine bir bütün oluşturan müzik eseri.
İskarpela: Tahta, metal veya taşı işlemeye yarayan çelik araç.
İskarto: Yapağı kırıntısı.
İskerlet: Dikenli salyangoz.
Kaşkaval: Tekerlek biçiminde, sarı renkte, kaşara benzeyen bir peynir türü. Aptal, sersem.
Kapela: Şapka.
Mira: Arazi üzerinde seçilmiş bir işaret noktasının düşeyini gösteren, yön belirtmek için uzaktan gözlenen, geometrik biçimli tahta lata.
Ordino: Bir poliçenin arkasına ciro edildiği kişiye ödenmesi için yazılan havale emri. Tüccarın malını gümrükten çekebilmesi için vapur kumpanyasından yük konşimentosuna karşılık verilen havale. Denizcilik işletmelerinde gemi adamlarını gemilere atama belgesi.
Pruva: Geminin veya sandalın ön tarafı, baş bölümü.
İngilizce madde başı kelime örnekleri:
Arkeometri: İnsanlığın kültür tarihini anlamada arkeologlara yardımcı olabilmek için antik eserlerin ve materyallerin bilimsel yöntemlerle incelenmesi.
Boarding card: Uçuş kartı.
Brik: Önde çok yüksek bir oturma yeri, arkada da boylamasına yerleştirilmiş oturacak yerleri bulunan dört tekerlekli, yaylı at arabası.
Cash card: Nakit kartı.
Charter: Dolmuş uçak.
Deadline: Süre sonu.
Dealer: Satımcı.
Donut: Simit gibi delikli veya deliksiz biçimde olan, şeker ve yağla yapılan bir tür tatlı çörek.
Gardenparti: Bir bahçede veya parkta yapılan yemekli şölen.
Galon: Anglosaksonların kullandığı yaklaşık dört buçuk litrelik bir tür ölçü birimi. Çoğunlukla akaryakıt vb. sıvı maddeleri taşımada kullanılan, silindir biçiminde, metalden büyük kap. Boya sanayisinde kullanılan beş litrelik ambalaj.
Gambot: Topçeker.
Groston: Bir geminin kullanılan bölümünün ton birimi cinsinden karşılığı.
Kros: Kırlarda ve ormanlarda, hendeklerden, yükseltilerden, çukurlardan ve akarsulardan geçerek yaya yapılan koşu.
Mobber: Bezdirici.
Mortgage: Tutulu satış.
Omentum: İnsanın iç organlarını saran, karnın ön duvarını kaplayan zar.
Ordinat: Bir noktanın uzaydaki yerini belirten sıralının ikinci bileşeni.
Roaming: Dolaşım ortaklığı.
İspanyolca madde başı kelime örnekleri:
Guano: Özellikle deniz kuşlarının pisliklerinin bir yerde uzun süreden beri birikip yığılmasıyla oluşan, azot ve fosfat bakımından zengin, gübre olarak kullanılan madde.
Almanca madde başı kelime örnekleri:
Amfibik: İki yaşamlı.
Dramaturg: Tiyatro için oyun seçmek, oyunları irdelemek, sahnelenmesi işine yardım etmek, oyuncu seçmede, malzemelerin hazırlanmasında danışmanlık yapmak gibi görevleri bulunan kimse.
Graben: Çöküntü hendeği.
Horst: Çöküntü sonucu oluşmuş ova ve havzaların çevresinde yükselen dağlık alan.
Vermut: Birçok bitki eklenerek özel koku verilmiş, tatlı, bir tür beyaz şarap.
Bulgarca madde başı kelime örnekleri:
Piştov: Osmanlı ordusunda bir süre kullanılan, paçavrayla sıkıştırılmış barutu horozunda bulunan çakmak taşı ile ateşleyip kurşun bilyeyi atan, kısa namlulu, tek atış yapılabilen bir tabanca türü.
Rumca madde başı kelime örnekleri:
Anafor: Girdap. Karmakarışık bir durum. Yolsuzluk yapılarak elde edilen şey.
Bulada: Büyük piliç.
Marda: Iskarta mal.
Varyos: Balyoz.
Nato: “Söz dinlemez, söz anlamaz, taş gibi kafa” anlamlarındaki nato kafa, nato mermer deyiminde geçen bir söz.
Latince madde başı kelime örnekleri:
Kolokyum: Konuşu. Doçentlik sözlü sınavı.
Stratus: Katman bulut.
Turgor: Hücrenin çok su çekerek şişmesi, öz suyunun kıvamının azalması.
Rusça madde başı kelime örnekleri:
Boyar: Tuna bölgesinde, Transilvanya’da, Rusya’da soylulara verilen ünvan.
Glasnost: Açıklık politikası.
Kolhoz: Rusya’da köylülerin ortak olarak çalıştıkları tarım işletmesi.
Mujik, -ği: Rus köylüsü.
Mazot: Yakıt olarak kullanılan, ham petrolün damıtma ürünlerinden biri; motorin.
Pogrom: Soykırım.
Şapka: Keçe, hasır, kumaş, ip vb. ile yapılan başlık; kapela.
Semaver: Özellikle çay demlemekte kullanılan, içinde kömür yakacak ocağı bulunan, elektrikle de çalışabilen, bakır, pirinç vb. metallerden yapılmış musluklu kap.
Sovhoz: Sovyetler Birliği’nde devlet eliyle yönetilen tarım işletmesi.
Piruhi: Un, yumurta, tulum peyniri, tereyağı, et suyu ve cevizden yapılan bir hamur yemeği.