Merhaba. Bu ayki yazımda, son zamanlarda çok sık karşılaşılan toplumsal bir konuya değinmek istiyorum. Bağnazlaşmış, içi koflaşmış, hatta çürümeye yüz tutmuş toplumumuzda biraz tebessümün hakir görüldüğünden artık milletçe şikayetçiyiz. Bunun asıl sebebini soruşturmak ya da bunun için bir şeyler yapmak, insanlığımızın temel görevi olmalı. Çünkü vicdanın belli başlı görevler edinmesi gerekiyor. Sadece merhamet ve şefkatten oluşan bir vicdan, gerçeklerden kopmaya hazırdır. Tebessüm ilkesini ne kadar hayatımızda yer edindirmeye çalışsak da, yanlış anlaşılma fonksiyonu yutan eleman görevini ifa etmekte.
Kendimden örnek vereyim ki siz de illa ki gündelik hayatınızda denk gelmişsinizdir. Otobüste yer veriyorum bir bayana, tebessüm edemiyorum. Ya da bir çocuk görüyorum, bana gülümseyen, ama ben ona aynı tepkiyi veremiyorum. Bunun tek sebebi, toplumumuzun bu tür konulara, yaşanılan acı durumlar yüzünden kendini kapatması ve duyarsızlaşması. Çok basit gibi görülen bu konu, aslında içsel yaşantımızda derin gedikler açmaya başladı ve tabii ki bir virüs gibi dalga dalga yayılmakta. Bundan on-on beş sene sonra, koca bir kratere bakıyor olacağız. Ülkemizde ekonomik bir kaos söz konusu, ama bundan da öte acı bir gerçek var. Biz bu gerçeğe duyu organlarımızı kapatıyoruz. Psikososyal bir reforma ihtiyaç duyuyoruz. Tabii, problemin birçok nedeni ve kaynağı var. Bunları tespit edip şekil almak ya da çözüme ulaşmaya çalışmak gerçekten çok zor.
Tebessümle kalınız. Saygılar.
Toplumumuzun şu an ki yarası diyeceğimiz bir duruma değinmiş sevgili yazar ve çok haklıda. Gittikçe insanlığımızdan uzaklaşıp/uzaklaştırılıp kimseye tebessüm bile edemez hale geldik/getirildik. Eskiden böyle miydi insanımız? Birbirine karşı yardımsever, anlayışlı, mütevazi ve güleryüzlü idi. Temennim o ki inşallah yine yeniden eskisi gibi olabiliriz. Başarılarının devamını dilerim sayın yazarımızın da.