Allah-u Teâlâ insanı dünyaya Ona kulluk etsin, Ona ibadet etsin diye yollamıştır. Gündüzü bizim rızıklanmamız için, geceyi ise dinlenmemiz için gökyüzüne örtü yapmıştır. İnsanoğluna sayısız nimetler vermiştir. Bizlerden sadece O’na yönelmemizi, O’na teslim olarak bu imtihan dünyasında son nefesimize kadar var olmamızı istemiştir. İnsana çeşitli duygular veren Rabbimiz, fâni şeylerden uzak olmamızı istemiştir. Bize verdiği duyguları fâni şeylerde çok yükseğe koymamamızı istemiş, yükseğe koyduğumuz fâni duyguyu bizden geri almıştır. Herkesin bildiği üzere, bu dünya bir fâni dünyadır. Belli amaç için burada yaşanmaktadır. O amaçlar; Allah’a şükür, O’na teslimiyet, İslâm dinini yaymaktır. Dini savunmak, Peygamberimiz (s.a.v.)’in sünnetlerine göre yaşamak da bunlardan bazılarıdır. Kısacası hayata dair amacımızı bilip, o şekilde imtihan dünyasında misafir olmak gerekir. Rabbimizin verdiği nimetleri de iyi kullanmak ve bunun için şükür etmek gerekir. İmtihanlarına da isyan etmemek, sabır göstermek gerekir.
İnsanoğlu, gün geçtikçe daha da dinden uzaklaşan, fâni duygulara daha çok bağlanan bir kesim haline gelmektedir. Bu duygular onlara acı verse de yine de vazgeçilmez bir şekilde devam edilmektedir. Rabbimiz, bizi mutlu eden şeylerle karşı karşıya getirdiğinde, mutluluğumuzu Rabbimize anlatmalı, o mutlu zamanlarda unutulmamalıdır. Namaz, mutlu zamanda da ibadettir. Dua, mutlu zamanda da edilir. İbadeti sadece zora düştüğünüzde yapmak iyi bir şey değildir. Genelde acı hissinde Rabbimize daha çok teslim oluruz. Aslında bu duygu da teslimiyetin güzelliğini en iyi biz anlarız. Fakat acımız geçtiğinde, aynı teslimiyet ile kalmıyorsak, bu bir sorundur; buna çözüm bulmalıyız. Bir de aşk denen illet vardır bu duygular arasında; işte bu duygu da daha çok yanlışa düşeriz. Fâni aşk diye bir şey olmasa da, biz Allah için sevmeyi aşk sanırız. Bazen Allah’ı unuturuz, Haşâ, O’ndan daha çok karşımızda olan insanı severiz. Her şeyimizi ona adarız. Allah’tan onu istemek yerine, biz zina yoluyla elde etmeye çalışırız. Sonra Rabbim bizden onu alır çünkü kimi ondan çok seversen, hayatından gider. Teslimiyet budur kardeşim, Allah’a bu fâni hayatı adamaktır.
Dünya işlerine dalıp da Allah’ı unutmamaktır. Teslimiyet, helalini beklemek, zinaya bulaşmamaktır. Zina deyince aklınıza hemen en bel altı şey gelmesin kardeşlerim, zina çeşitlidir. El ele tutuşmak, konuşmak (zaruri dışında), bakmak yani göz zinası, dil zinası vb. zinalar vardır. Allah-u Teâlâ bizzat, “Zinaya yaklaşmayın…” İsrâ Sûresi 32 ayetini bize göndermiştir. Çünkü nefis her adımda fazlasını isteyecek ve sonu hüsran olacaktır. Aşık olmayın demiyorum; bu konuda yanlış anlaşılmasın, aşık olmak da doğal bir şeydir. Fakat helal yollardan olması bizim için daha iyidir. Sabır güzel kardeşim! Sen Rabbine teslim ol, gerisi sana mükâfat olacaktır. Teslimiyetin güzelliğini bilirsen, kıymetini yaşarsın. Bu fâni dünyada herkesten daha iyi yaşarsın. Unutma ey kardeşim, aşık da olursun bir gün fakat önemli olan, Allah için onu ne kadar seversen, takvanız çoğalır. Bunu bilmektir. Teslimiyet her Müslüman insanda olması gereken bir duygudur. Bu güzellik ile bir kere karşılaştın mı, bir daha kimse bırakamaz ve fâni dünya imtihanları da Allah’ın izniyle onu yıldıramaz; bilir çünkü her zordan sonra vardır kolay bir yol. Bazen hayır bildiğimizde şer, şer bildiğimizde hayır olabilir, bilemezsin sen bunu. Dua ile yaşa, namaz ile güne başla, şükür ile günü bitir, tövbe ile yaşa; hayatının geri kalan kısımlarında acele etme, elbet mutluluk hakkındır, zamanı vardır belki de daha. Sadece teslimiyetin güzelliğini anlayıp bunu iyi yaşa.