Kırk katır mı, kırk satır mı diyerek başlıyorum yazıma. Tilkinin dönüp dolaşacağı yer kürkçü dükkânıymış. Ben de bir yıla yakın ara verdiğim sosyal medya macerama, adıma yeni bir Instagram hesabı açarak yeniden başladım. Hatırlarsanız 2025’i karşılamaya hazırlandığımız sırada, “Oyunda Kal Çizgini Bozma” başlıklı bir yazı yazmıştım yine Hayrendiş’te. Orada oyunda kalmak kadar oyunu kuralına göre oynamanın gerekliliğinden bahsetmeyi unutmuşum. Çağımızın oyunu da, daha yenisi ve iyisi çıkana kadar ücretsiz olduğu iddia edilen sosyal medya. Dikkatimizi cezbederek astarı yüzünden pahalıya gelse de, zamanımızı çalsa da tüm oyun sosyal medya üzerinden yürüyor. Sözüm meclisten dışarı; birçok çapsızlığın cirit attığı sosyal medya platformlarında nadiren de olsa kaliteli içeriklere, düzeyli paylaşımlara, çok deneyimli ve birikimli örnek insanlara da rastlıyoruz.
Zamanında aşırı genelleme ve ya hep ya hiç düşüncesinden mustarip olmuş biri olarak, ben de düşündüm taşındım ve yaptığım işleri, ürettiğim eserleri, yazdığım makaleleri ve fotoğrafçılık hobime dair paylaşımlarımı başta ailem, arkadaşlarım ve de sizlerle paylaşmaya karar verdim. “Takipçi kasmak” (Türkçesi takipçi artırmak), “Duyar kasmak” (Türkçesi duygu sömürüsü ya da ajitasyon yapmak), “Kafa açmak” (Türkçesi kafa ütülemek) gibi amaçlarım yok. Dediğim gibi, kendi halinde bir “hesap” (Türkçesi insan) olarak yukarıda değindiğim hedeflerim için en uygun platformun Instagram olduğuna karar verdim. Kendi kendime sadece bir sosyal medya mecrasında yer alma hakkı tanıdım. Onu da “Reelse düşmeden” (Türkçesi Reel videolarında saatlerce zaman öldürmeden), sadece belli bir zaman diliminde belli başlı paylaşımları yaparak hızlıca ortamı terk etmek şeklinde yapmayı düşünüyorum. Hangi platformda yer alsam diye düşünürken bazılarını baştan elemiştim zaten. Mesela TikTok denklemde hiç yoktu. Pinterest deseniz eski popülaritesini kaybedeli çok oluyor. Facebooksa malumunuz, daha çok belli bir yaş grubuna hitap ediyor. “Emekli kıraathanesi”, “65+ Cenneti” gibi benzetmeleri hoş bulmuyorum. Hem öyle olsa ne olur ki? Sonuçta kabul etmek gerekirse, yaş almış büyüklerimizin kafa dağıtma, sosyalleşme, haber alma gibi ihtiyaçlarını karşılayan bir mecra. Bu azımsanacak ve küçümsenecek bir durum olmasa gerek. X deseniz “Nerede o eski Twitter’lar” diye başlayacağım, az kaldı. 2011 ya da 2012’ydi sanırım. İlk kez severek dinlediğim ve telefon bağlantısıyla yarışmalarına katıldığım favori radyolarımı takip etmek için girmiştim Twitter’a. İlk başta bir arkadaşım hariç hiç takipçim yoktu. O arkadaşımın da akışta kendi kendisine konuşurcasına sürekli attığı tweetlerine kıs kıs gülüyordum, ne yalan söyleyeyim. Sonraki dönemde yerel Twitter kullanıcıları arttı. Hesaplar birbirini takip etmeye başladı. Cuma günleri takipçi artırmak için #ff günleri düzenlendi. Takibe takip (follow for follow), lütfen retweet edin, şu kadar kişiyle paylaşın, beğenin, favlayın terimleri yaygınlaştı. O dönemde herkes birbiriyle mention’larla sohbet ediyor; bir zamanların chat muhabbetleri akışta saatlerce esprilerle sürüp gidiyordu. Her neyse, uzatmayayım. Zaman içinde bu dostane ortam bozuldu. Çoğu kişi anonimleşti. Sanal eğlence gerçek hayata dönüştü ve ortamın büyüsü kaçtı. Ve tabi beni bu mention’dan çıkarın nidaları yükselmeye başladı. Jack Dorsey ortamı terk etti. Meydan TeknoTitan (ya da TeknoTiran mı demeliyim?) Elon Musk’a kaldı. Hikâyenin gerisini biliyorsunuz. BlueSky istenilen ivmeyi yakalayamadı. Threads rekabet ihlalleri vs engellerine takıldı. Dolayısıyla elimizde kala kala “sunumcu” influencer kuyusu Instagram kaldı. İngilizce’de “Better The Devil You Know” diye bir söz vardır. Büyüklerimiz Ehvenişer derdi. Ben de ne yapayım, kuyruğumu kıstırıp çevirilerimi paylaşayım diye Instagram’a geri döndüm.
Bu arada uzun zamandır takip ettiğim bazı hesapların yazılarımdan minik hisse kapmalar ve çalıntılar yaptığını fark ettim ve hepsini bir güzel blokladım. İlk icraatım da bu oldu anlayacağınız 🙂 Bunun haricinde sosyal medya hesabımı dengeli ve sınırlı sorumlu olarak kullanmaya devam ediyorum. Hayırlısı diyelim. Sevgiyle kalın.