Bursaspor’u tutmak, diğer takımları desteklemeye gerçekten de hiç benzemiyor aslında. Çelik gibi sinirlere sahip olmanız gerekiyor… Sadece çelik gibi sinirler de yeterli değil sakinleştirici gibi bir de reflekse sahip olmanız gerekiyor.
Son dönemdeki döviz dalgalanmaları gibi, Yeşil Beyazlıların da nasıl bir yol izleyeceği, ne top oynayacağı veya nasıl bir sonuç alacağı bilinmiyor.
Harcanan paralar, sarf edilen emekler düşünüldüğünde ‘neden’ sorusu hep aklımızda dönüp dolaşıyor.
Nasıl bir hatadır ki bu bir türlü düzelmiyor… Kimler bu durumdan son derece mutlu, kimlerin içi kanıyor bizler gibi?
Maçı ekran başında izleyenler, çok da kızamamıştır takıma. Eldeki malzeme dediğimiz kadronun değeri bu ligin kat be kat üzerinde…
Artan döviz maliyetleri göz önüne alındığında, ‘eyvah ki ne eyvah’ diyoruz camia olarak… Dipten kurtulmaya çalıştıkça, daha da derine iniyoruz sanki her gün… Gizli bir el bizi çekiyor girdaba, çamurun içine saplanıyoruz. Halbuki bizler Kleopatra gibi güzellik için kullanacaktık o çamurları… Sefa yapacaktık, düşman çatlatacaktık…
Bursaspor’un en temel problemi istikrar sağlanamayan defans kurgusu oldu aslında… Capan’ın yanındaki partneri sürekli değişince de bunu sağlamak mümkün değil… Önce Zalazar, ardından Taha kırmızı kartla oyun dışı kaldı birer hafta arayla… Kötü oynamasa da kritik haftalar puanları cebine koyamadığı için ciddi anlamda makas açılıyor ön tarafla, tam yaklaştım derken avuçlarının arasından kaçıp gidiyor avantajlar…
Havalar daha tam soğumadan, ağır kış şartları bastırmadan fırsatları tepiyor Timsah… Umarız ki güvendiği bir şeyler vardır da, bize ikinci devrede gösterecekleri farklı şeyler vardır… O tavşan şapkanın neresinden çıkacak bilmem ama çıksa iyi olur. Hem de hemen çıksın da ağzımızın tadı kaçmasın…
Lütfen bu kez Timsah gözyaşları dökenler kazanmasın, hakkıyla ve layığıyla sürecin içinde ter akıtanların zaferi olsun.