Bir zamanlar, çok uzak bir ormanda tırtıllar uykuya dalmış. Uyuduklarında vücutları sıcacık kalsın diye etraflarına koza örüyorlarmış. Ağaçların üzerinde asılı duran bu kozalar, yıldızlar gibi, inci taneleri gibi parlıyormuş.
Ancak dikkatli bakıldığında, içlerinden biri hâlâ uyumamıştı. Küçük, yemyeşil bir tırtıl, kozaların arasında yavaş yavaş ilerliyor ve neden hâlâ uyuyamadığını anlamıyordu.
Yalnız kaldığını düşünen küçük tırtıl, kendini yemeye vermiş. Yemiş, yemiş ve sonunda kıpırdayamayacak kadar şişmanlamış.
Birkaç gün boyunca onu uzaktan izleyen sincap, sonunda dayanamamış ve tırtılın yanına gelmiş.
Tırtıl, sincaptan korksa da yerinden kıpırdayamayacak kadar şişman olduğu için korkudan büzüşmüş ve “Gözlerimi kapattım. Hadi ye beni, sincap kardeş,” demiş.
Sincap gülümseyerek, “Ben neden seni yiyeyim ki? Yuvam yiyecek dolu, hem biz tırtıl yemiyoruz. ” deyince tırtıl zar zor yerinden kalkmış ve merakla, “Öyleyse, buraya neden geldin?” diye sormuş.
Sincap, “Birkaç gündür seni yuvamdan izliyorum. Çok fazla yiyorsun, aşırı şişmanladın,” demiş.
Tırtıl, mahcup bir şekilde başını eğerek, “Yalnız kaldım. Herkes kozanın içinde uyurken kendimi yemeye verdim,” diye itiraf etmiş.
Sincap tırtıla acımış ve “Benimle arkadaş olmak ister misin?” diye sormuş. Tırtılın gözleri parlamış, teklifi hemen kabul etmiş. O günden sonra sincap her gün tırtılı ziyaret etmiş ve onunla oyunlar oynayarak meşgul olmasını sağlamış. Böylece tırtıl yavaş yavaş zayıflamış.
Günler geçmiş, kozaların içinden rengârenk kelebekler çıkıp uçmaya başlamış. Uyuyan tırtıllar, gökyüzünü süsleyen rengarenk kelebeklere dönüşmüştü. Küçük tırtıl, onları hayranlıkla izlerken gözleri dolmuş.
Sincap, tırtılın yanına gelip, “Merak etme. Sen yumurtadan biraz geç çıktın, bu yüzden senin dönüşümün de gecikecek.” diye teselli etmiş.
Gerçekten de ertesi gün tırtıl, etrafına kozasını örmeye başlamış. Sincap, doğanın bu muhteşem döngüsünü hayretle izliyormuş.
Koza tamamlanmak üzereyken tırtıl, sincaba dönüp, “Ben uykudayken beni yalnız bırakmazsın, değil mi?” diye sormuş.
Sincabın gözleri dolarak, “Tabii ki bırakmam. Üzülme, uyandığında çok güzel bir kelebek olacaksın,” demiş. Ve gerçekten de tam on iki gün boyunca sincabın kozanın yanından ayrılmadığı söylenir. Yanına yetecek kadar yiyecek almış, kozanın yanındaki ağacın kovuğunda beklemiş. Bu süreçte tırtıla hikâyeler ve masallar anlatmış; sanki yüz yüze konuşan iki dost gibi…
Sabahın ilk ışıklarıyla kozanın içinden hafif çatlama sesleri gelmiş. Sincap heyecanla uyanmış, kozadan çıkacak dostunu beklemeye başlamış. Kozanın yırtığından önce bembeyaz bir kanat görünmüş. Kısa süre sonra tamamen açılan kozanın içinden, ışıl ışıl parlayan beyaz kanatlarıyla bir kelebek çıkmış.
Karşısında sincabı gören kelebek, “Gerçekten de yanımdan hiç ayrılmadın, arkadaşım,” demiş.
Sincap, küçük tırtılın karşısında şimdi ne kadar güzel bir kelebek olduğunu görerek mutlu olmuş.
“Bugün, güzel beyaz bir kelebek oldun. Yeni hayatına hazır mısın, arkadaşım?” diye sormuş.
Kelebek kanatlarını çırparak gökyüzüne doğru yükselmiş ve neşeyle bağırmış:
“Hazırım! Hazırım!”