Travma, bir kişinin bedeni veya zihinsel sağlığı üzerinde olumsuz etkilere neden olan bir olay veya durumdur. Travma genellikle fiziksel yaralanmalarla ilişkilendirilse de, duygusal veya psikolojik olaylar da travmatik olabilir. İki tür travma türü vardır. İnsan eliyle meydana gelen (taciz, yaralamalar, tecavüz, araba kazaları gibi) travmalar ve doğal yollarla meydana gelen (deprem, sel gibi) travmalardır. Travma, genellikle bir kazaya, doğal afete, ciddi bir hastalığa, cinsel saldırıya, savaşa veya terörist saldırılara maruz kalan insanlarda ortaya çıkabilir. Travma sonucunda kişi, yaşanan olayın etkisinden dolayı korku, kaygı, öfke veya depresyon gibi duygusal belirtiler yaşayabilir. Bazı insanlar travmayı atlatırken diğerleri travmatik deneyimlerin etkileriyle daha uzun süre mücadele edebilir ve travma sonrası stres bozukluğu (PTSD) gibi uzun vadeli sonuçlar yaşayabilir.
Travma bağlı olarak meydana gelen tepkiler ve yaşantılar da mevcuttur. Birincil ve ikincil travma yaşantılayan insanlar ikiye ayrılır.
Birincil travma, travmanın hemen ardından yaşanan olay veya durumdur. Birincil travma genellikle acil tıbbi müdahale gerektiren ciddi bir yaralanma veya tehlike içeren bir durumla ilişkilidir. Örneğin, trafik kazası, doğal afet, saldırı veya ciddi bir hastalık birincil travma örnekleridir. Birincil travma yaşayan kişiler genellikle olay sırasında büyük bir stres ve korku yaşarlar. Fiziksel olarak zarar görme veya hayatta kalma mücadelesi içinde olabilirler. Bu tür travma genellikle yoğun bir korku, öfke veya panik hissiyle ilişkilidir. Birincil travma sonrasında kişi, genellikle fiziksel ve duygusal belirtiler yaşar. Fiziksel belirtiler arasında ağrı, yaralanma veya sarsıntı gibi semptomlar yer alabilir. Duygusal belirtiler arasında korku, endişe, sinirlilik veya uyku sorunları sayılabilir. Birincil travma sonrasında, kişinin acil tıbbi ve psikolojik yardıma ihtiyacı olabilir. Bu, travmaya yardımcı olabilecek bir sağlık uzmanı veya terapist aramayı içerebilir. Tedavi, travma sonrası stres bozukluğu veya diğer travma sonrası reaksiyonlar gibi uzun vadeli sonuçları önlemeye veya hafifletmeye yardımcı olabilir.
İkincil travma, birincil travmayı yaşayan kişinin etrafındaki insanların, özellikle de bakım vericilerin, travmadan etkilenmeleridir. İkincil travma genellikle kişinin birincil travma yaşayan biriyle yakın ilişkisi olduğunda ortaya çıkar, örneğin bir aile üyesi, yakın bir arkadaş veya bir sağlık uzmanı olarak. İkincil travma, birincil travmayı yaşayan kişinin duygusal ve psikolojik belirtilerini paylaşma veya onları deneyimleme eğiliminde olan kişileri etkiler. Bu kişiler genellikle birincil travma yaşayan kişinin anlatılarına maruz kalır, travmanın etkilerini temsil edebilir veya travmanın ardından bakım veya destek sağlamakla görevlendirilmişlerdir. İkincil travma, birincil travmayı deneyimlememiş olsa bile, bakım vericilerde de benzer semptomlara neden olabilir. Bu semptomlar arasında duygusal aşırı yüklenme, sinirlilik, uyku sorunları, konsantrasyon zorlukları ve depresyon sayılabilir. İkincil travma yaşayan kişilerin kendi ihtiyaçlarına ve sınırlarına dikkat etmeleri önemlidir. Kendi duygusal ve psikolojik sağlıklarını korumak için iyi bir öz bakım uygulamaları, destek gruplarıne katılmak veya terapik destek aramak gibi önlemler alabilirler. Bakım vericilerin ikincil travmanın etkilerini en aza indirmelerine yardımcı olmak için, sağlıklı iletişim becerileri kullanmak, sınırlarını korumak, kendilerine zaman ayırmak ve destek sağlamak için kaynakları kullanmak önemlidir. Bu, bakım vericilerin duygusal ve psikolojik sağlıklarını korumaya yardımcı olabilir ve uzun vadeli bir bakım sürecinde sürdürülebilirlik sağlayabilir.
Geçmişten günümüze travmanın tanılanması ve DSM- 5’te yerine alması uzun bir yolculuğu olmuştur. Travmayı tanılayan ve tedavi etmeye çalışan ilk bilim insanlarından birisi de Freud’tur. Freud’un meşhur hastası Anna O. ile birlikte çalışırken travma izlerine rastlamış ve bunun derinlerine indiğinde geçmiş yaşantılarına dair izler keşfetmiş bilinçaltında bu durumun hala aktif olarak yaşanmaya devam ettiğini ve bu yaşantılar hastaların günlük yaşamını etkilediğini tespit etmiştir. Anna O. geçmişte yaşadığı yaşantıları hala gün için sanrı olarak (buna şu an flashback deniliyor) meydana geldiği fark etmiş. Feud travmaya maruz kalan kadınların büyük bir çoğunluğu yakın çevresindeki erkeklerden taciz gördüğünü fark etmişti ancak Freud bu durumu yaşanılan (erkeklerin çok baskın olduğu) çağda açığa çıkarmamış ve bu durumun üstünü örtmüştür. Yıllar boyunca travma teşhisi ciddiye alınmamış ve bunu histerik olarak nitelendirilmiş. 1 ve 2 Dünya Savaşı sonrasında gazilerin yaşadıkları yoğun yaşantı zorlanmaları ve aşırı tepkilerinin sonucunda travma kavramı üzerinde daha çok durulur olmuş ve çalışmalar yoğunlaşmıştır.
Travma nasıl meydana geliyor ve beynimiz bu durumu nasıl işliyor (işleyemiyor) ?
Travma bir insanın yaşadığı şok edici bir olay veya benlik bütünlüğünü bozucu bir durumla meydana geldiğinde verdiği veya veremediği tepki durumudur. (savaş veya kaç) Beyne gelen yoğun uyarıcıları o an işleyememesi durumudur. Yaşanılan her bilgi beynimiz tarafından işlenirken travma anında çok yoğun ve ağır bir bilgi işleme durumunda kalır ve o an için bu durumun aksamlar meydana gelir kısaca beynin şartellerini indirir. Şok edici bir olay veya benlik bütünlüğüne zarar verici bir durum karşısında beynin mantıklı karar veren (prontal korteksin) devre dışı kalmasıyla birlikte duygusal kararlar vermeye başlar. Kişi travma anında yaşanılan durumu zihnin işleyebilmesi için parçalara bölünmesi ve beynin bu parçaları bağlantıdan bağımsız birbiriyle ilişkilendirmesi sonucunda travma anında yaşanan durumla yaşantı sonrası anlatılan durumun zamana zaman farklılaşması bundandır. Benlik bütünlüğüne zarar verici olay ve duruma maruz kalan kişi yaşanılan duruma atıflarda bulunur. Suçluluk, korku, çaresizlik ve yetersizlik hissedebilir.
Travmanın birey ve günlük yaşantıları üzerindeki etkileri nasıl olur?
Travmaya maruz kalmış kişilerde ilk başta güven duygusunda büyük bir sarsıntı meydana gelir. Herkese ve her şeye güven duygusunu yitirmiş olur. Kendisi de dahil olmak üzere büyük bir öfke hissetmeye başlar. Bu öfke sonucunda yakın çevresindeki insanlara gösterebilir. Travmaya maruz kalan kişi gün içinde sık sık flashbackler yaşar (Flashback; kişinin gün içinde travma anına şu an yaşıyormuş bölük pörçük geri dönmesi ve sanki o an yaşanıyor gibi hissediyor olma durumu) bu geri dönüşler günlük hayata katılımını zorlaştırır. Anlık öfke patlamaları yaşar, uyku düzeni bozulmalar meydana gelir, seslere karşı aşırı hassaslaşırlar, hissizleşmeler meydana gelir. (Hissizleşme, duygusal olarak hissetmeme veya duygusal tepkilerin azalması durumunu ifade eder. Bu durum, bir kişinin duygusal deneyimlerinde azalma, soğuma veya duygusal tepkilerin zayıflaması şeklinde ortaya çıkabilir. Bir kişi, belirli bir duygusal deneyim üzerinde daha önce tepki verdiği gibi tepki verme yeteneğini kaybedebilir veya duygusal tepkileri sönebilir.) sosyal aile ve iş hayatında kendisini izole etmeye başlar ve başa çıkma stratejilerini ve iletişim becerileri zayıflamaya başlar.
Travma etkisinden nasıl kurtulabilir?
Öncelikle travmaya maruz kalmış kişiler kesinlik bir uzmandan yardım almaları gerekir. Travma tedavisinde son zamanlarda aktif olarak kullanılan bir tedavi yöntemlerinden biri de Bilişsel Davranışçı Terapi’dir. Tedavi esnasından kullanılan yöntemlerin başında kişinin günlük rutinlerine geri dönmesi amaçlanır. Bunu yaparken uyku düzeni, yemek yeme düzenleri geri dönmekle başlanabilir. Kişinin yaşadığı çevresinden sosyal destek alması sağlanır. Güven duygusunu tekrar inşa etme süreci başlatılmaya başlanır. Tekrar hayata döndürme çalışmalarında sosyal ilişkilerin de kullanılan iletişim becerilerin kazanılması ve sorunları karşısında tekrar başa çıkma stratejileri geliştirmeyi hedeflenir. Hasta ve uzman arasında gelişen törapatik ilişkinin gelişmesiyle birlikte danışanın travma anında yaşadığı duygu ve düşünce atıflar tekrar işlenmeye başlar ve yeniden yapılandırılır. Tedavi sürecinde hastanın travma anına geri döndürülerek yani imajinasyon (İmajinasyon, zihinsel görüntüler, kavramlar, düşünceler ve hayaller yaratma sürecidir) tekniğine başvurulur.