Travma
Avusturyalı bir psikanalist olan Otto Rank, teorisinde doğumu insanın yaşadığı ilk travma olarak değerlendiriyordu. İnsanın yaşam macerasının daha ilk saniyelerinde bile deneyimlediği, ileriki yaşlarında da maruz kalması muhtemel olan ve kişide bazı kalıcı izler bırakabilecek potansiyelde olan ‘‘travma’’ olarak adlandırdığımız yaşantıları bu yazımızda biraz daha yakından inceleyelim.
DSM-5’te travma, gerçek bir ölüm veya ölüm tehdidi, ciddi yaralanma veya cinsel şiddete maruz kalma olarak tanımlanmıştır. Kişide olumsuz etki bırakan bu deneyimler deprem, sel gibi doğal afetler veya savaş, şiddet, taciz, tecavüz gibi insan zeminli faktörlerden kaynaklanabilmektedir.
Travma olarak adlandırdığımız bu yaşantılarda genelde insan canlısının en bilmediği, belki de bu yüzden en çok korktuğu ölüm ve ölüme yakın deneyimlerin söz konusu olduğu açıkça ortadadır. Bu nedenledir ki bireyi ve varoluşunu derinden etkileyen bu tür olaylar sonucunda çoğumuz çeşitli stres belirtileri gösteririz. Açıkçası bu normaldir. Çünkü normal olaylara normal tepkiler vermek kadar, anormal olaylara da anormal tepkiler vermek son derece doğaldır. Fakat her insanın nasıl öfke eşiği aynı değilse stres eşiği de aynı değildir. Bu nedenle söz konusu olay/olaylar bazılarımız için ciddi anlamda zedeleyici olabilmektedir. Olaydan uzun bir süre geçmesine rağmen kişin hisleri aynı tazelikte bulunabilir, günlük yaşamını, ailesini, işini ve ilişkilerini derinden etkileyecek noktalara gelebilmektedir.
Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB)
TSSB, kişinin aşırı travmatik bir stresörle karşılaşmasından ya da duymasından sonra, olayların kişiye sıkıntı veren bir biçimde yeniden yaşanması, kaçınma davranışı gösterme, duygulanımda küntlük ile birlikte otonomik, disforik ve bilişsel bulguların değişik derecelerde bulunması ile karakterize bir ruhsal bozukluktur (İzci, F., & Ünveren, G.,2017).
Travmanın kişiyi artık klinik bir tabloya taşıdığı bu bozukluğun, travmaya karşı verilen bir normal bir tepkiden nasıl ayrıştığını öğrenmek adına bu bozukluğun semptomlarına biraz göz atalım.
- Olayla ilgili anıların rahatsız edici şekilde sık sık hatırlanması,
- Kolay irkilme,
- Uykusuzluk,
- Kabuslar,
- Çabuk sinirlenme,
- Gelecekle ilgili plan yapamama,
- Sürekli olarak olayın tekrarlanacağı korkusu, diken üstünde hissetme,
- Olayı hatırlatan durumlardan kaçınma.
BDT ve TSSB
Bilişsel Davranışçı çerçeveden bakıldığında TSSB’nin, kişinin var olan şemaları ile tehdit edici olay sırasındaki algısını örtüştürme ve travmaya bağlı gelişen uyarılma ile kişinin bunu normal düzeyde tutma isteği arasındaki çatışmadan kaynaklandığı söylenebilmektedir. Ayrıca TSSB’ nin bilgi işlemedeki kusurdan kaynaklandığı belirtilmektedir (İzci, F., & Ünveren, G.,2017).
Bilişsel Davranışçı Terapi ile başlıca kullanılan üç terapi tekniğini ve amaçlarını inceleyelim (İzci, F., & Ünveren, G.,2017).
Uzun Süreli Maruziyet: Korkularla yüzleşmenin ve bunları kontrol etmeyi öğrenmenin önemini vurgulayarak, yaşanan travmayla güvenli şekilde yüzleşmeyi hedefler.
Bilişsel Yeniden Yapılandırma: Bazı olgular olayları olduğundan farklı hatırlayabilirler, gerçekçi olmasa da suçluluk-utanç hissedebilirler. Hedef, kötü anıların mantıklı hale getirilmesi, istismar olayına gerçekçi bir bakış açısı sağlamaktır.
Stresle Başa Çıkma Yöntemleri: Bu uygulama ile anksiyetenin nasıl azaltılabileceğinin öğretilebilir olduğu söylenir. Amaç, hastanın anılara sağlıklı bakabilmesini sağlamaktır
BDT’nin Etkililiği
Bilişsel Davranışçı Kuramın bilimselliği, deneye ve kanıta dayalılığı son derece önemsediği için şimdi de BDT’nin TSSB tedavisinde etkililiği konusunda yapılan birçok çalışmayı gözden geçiren bir makaleden elde edilen bulguları inceleyelim. (KARAKAYA, I. (2014).
Travma Odaklı-BDT’ye sertralin ve plesabonun eklendiği iki grubun karşılaştırıldığı çalışmada, iki grupta da TSSB, depresyon, kaygı belirtilerinde belirgin düzelme bildirilmiştir.
Tüm çalışmalarda tedavi grubunun kontrol grubuna göre TSSB, depresyon ve kaygı belirtilerinde istatistiksel olarak anlamlı düzeyde bir iyileşme olduğu bildirilmiştir. Bu belirti gruplarına ek olarak davranış sorunları ve kişilerarası ilişkilerde de belirgin bir düzelme olduğu saptanmıştır.
Travma Odaklı-BDT’nin, destekleyici ve güvene dayalı bir yaklaşım olan Çocuk Merkezli Terapi yöntemiyle karşılaştırıldığı üç çalışma vardır. Bu modelin uygulandığı grupta TSSB, depresyon, kaygı belirtileri, davranış sorunları ve cinsel istismarla ile ilişkili utanç duygusu ve atıflarda ÇMT grubuna göre anlamlı düzeyde azalma saptanmıştır.
Travma Odaklı-BDT’yi ruhsal eğitim alan kontrol grubu ile karşılaştırılan çalışmada, iki grupta da tedavi sonrası TSSB ve depresyon belirtilerinde iyileşme bildirilmiştir. Bireysel olarak Travma Odaklı-BDT grubunda TSSB ve patolojik yas belirtilerinde iyileşmenin daha belirgin olduğu bulunmuştur.
Kaynakça
- KARAKAYA, I. (2014). Çocukluk çağı travmalarında travma odaklı bilişsel davranışçı tedavi modeli. Anatolian Journal of Psychiatry/Anadolu Psikiyatri Dergisi, 15(4).
- İzci, F., & Ünveren, G. (2017). Travma sonrası stres bozukluğunda bilişsel davranışçı terapi ve göz hareketleri ile duyarsızlaştırma ve yeniden işleme. Bilişsel Davranışçı Psikoterapi ve Araştırmalar Dergisi, 6(1), 31-38.