Tüketim Toplumu ve Savurganlık

Nevbahar Baydar Avşar 157 Görüntüleme Yorum ekle
3 Dak. Okuma

İnsan, doğduğu andan itibaren büyüyen, gelişen ve farklı ihtiyaçları olan bir varlıktır. Gıda tüketimi, ev, eşya, giyim, gezi, eğitim gibi pek çok ihtiyaç da bu gelişimi gerekli kılar. Yaşamını sürdürebilmesi için çalışmak zorunda olan insan, tüketmek kadar üretime de katkı vermenin bilincinde olmalıdır. Toplumlarda bir üst varlıklı sınıf, orta sınıf ve geliri alt düzeyde olan sınıflar vardır. İnsan, daha iyi şartlarda yaşamak ve dünya nimetlerinden faydalanmak ister. Ancak nereye kadar? Görünen bir gerçek var ki isteklerin ve tüketimin sınırı çoktan aşılmış; savurganlığa doğru hızla yol almaya başlamışız. Tıka basa dolu gardıroplar, bir kahveye veya çaya ödenen dudak uçuklatan fiyatlar, sonra çöpe atılan ekmekler ve dökülen yiyecekler… Daha iyiye gelişebilmek için gelirinin üzerinde borçlanmalar…

Sanırım biraz geriye gidersek mukayese imkanımız olabilir. Belli bir kesimde, tek gelirle idare etmek zorunda olan o insanlar daha kanaatkar, daha iddiasızdı. Yemeklerini evlerinde yapar, hem sağlıklı yaşar hem de aile ekonomisine katkı sağlarlardı. Yılda iki üç kez çoğu evde dikilen giysiler ve örme kıyafetler, aile bütçesinin yükünü dengelerdi. İlkokul öğretmenimin okula çoğu kez aynı kıyafetle geldiğini hatırlıyorum. Dünyanın giderek globalleşmesi, dünyayı tek kutuplu büyük bir köy haline getirdi. Adalet kavramı ve gelir dağılımı eşit değil. Dünyanın bir kısmı açlıkla savaşıp temiz su bulamazken, diğer bir kesim obezite ve hastalıklarla savaş veriyor. Bir yerde acı, zulüm, savaş varken, başka bir yerde festivaller, karnavallar, sınırsızca ziyan edilen yiyecekler var.

Biz toplum olarak üretime ağırlık vermek zorundayız. Kendi yerli mallarımızı almalı, dünya pazarlarına tanıtmalıyız. Tekstilde, savunma sanayinde, makine sanayinde, tarımda yerli üretimler yapmalı, yeni pazarlar bulmalıyız. Petrol ve gaz üretimimizi de artırmak zorundayız. Zeki ve yetenekli gençlere araştırma ve iş imkanları sağlanmalı; genç beyinler, üretimlerini ve buluşlarını ülkelerinin daha çok gelişmesi için harcamalıdır. Tabii ki amaç, üretime hız vermek ve tüketimi dengelemek olmalıdır. Elbette insanların iyi yaşamaya, gezmeye hakları vardır. Ancak şiarımız tasarruf olmalıdır. Yardım, hoşgörü ve iyi niyet eşlik etmelidir. Yerli üretime ağırlık verelim; şimdi düğün ve çeyiz zamanı. Alışverişimizi yerli esnaflardan yaparsak onlara da kazandırmış oluruz. Her insan önce kendinden, sonra ailesinden sorumludur. Bunu dengelersek ülkemize gelişme yönünde birçok adım attırabiliriz.

Huzur ve sağlıkla kalın.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Aile Danışmanı
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version