Türk Senaristlerin Bilim Kurgu ile İmtihanı

72 Görüntüleme
3 Dak. Okuma

İnsan yazmaya başladı mı, kısa bir süre sonra kendini tıpkı ilkel pusulası olan ahşap bir gemi ile bilinmez okyanusa yelken açan Macellan gibi hissetmeye başlıyor…

Bu yola çıktığım ilk günden beri sürekli yeni bir şeyler öğreniyor ve karşılaştığım zorluklarla mücadele etmem gerektiği konusunda daha bir hevesleniyorum.

Bilinmeze açıldığım geminin rotası, pek çoğunuzun bildiği gibi, bilim kurgu edebiyatı üzerine çevrilmiş durumda. Gerek kitap gerekse makale olsun, elimden geldiğince bu türü zenginleştirmek istiyorum. Bu doğrultuda, son yıllarda senaryo denemeleri de yazmaya başladım.

Ülkede kitap okur sayısının çoğalmasının zor olduğunu düşünenlere başka bir haberim var. Yazılan senaryoların bırakın filme dönüşmesini, daha yazılan türün bilim kurgu olmasına bile tahammül edemeyen bir sektör olduğunu gördüm. Bu gerçekten çok vahim bir durum. Ancak hakkını yememem gereken ve bu uğurda mücadele eden insanlar da elbette ki var. Sorunun büyük bir kısmı çekim maliyetleri olsa da diğer bir sorun da izleyici kitlesinin neredeyse yok denecek kadar az olması.

Ama bunun sorumlularının da aslında yine sektörün ileri gelenleri olduğunu düşünüyorum. Ticari kaygılar her şeyin önüne geçtiği için üretimin az olması sebebiyle yeteri kadar beslenmeyen bilim kurgu sineması, izleyicide maalesef bakımsız çiçekler gibi bodur kalmış.

Sinema sektöründe oldukça başarılı işlere imza atan yönetmenlerin bazılarıyla görüştüğümde, neredeyse hemen hemen hepsi bilim kurgu senaryosunun Türkiye’de dikkate alınmadığını ve bu yüzden klişe eserler üretmemi tavsiye ettiler. Ne kadar üzücü olsa da maalesef durum bu. Ama zamanında Macellan’a da “Yola çıkma, boğulursun.” demişlerdi. O ve onun gibi korkusuz, idealist öncüler olmasaydı, keşfettiklerini asla öğrenmeyecektik.

Bu kadar karamsar tablonun ardından yazımın bundan sonraki kısmında da güzel bir haberden bahsetmem lazım. Geçen yıl bir Türk bilim kurgu filmi, girdiği tüm festivallerden övgü dolu yorumlar alarak tarihi bir başarı elde etti.
Yönetmenliğini Serpil Altın’ın yaptığı ve senaristliğini de yine Serpil Altın ve Korhan Uğur Bey’in üstlendiği Bir Zamanlar Gelecek: 2121 adlı film, benim gibi bu işe gönül vermiş herkesi yeniden ateşleyen başarılı bir distopik filme imza attı. Tabii her zaman olduğu gibi meyve veren ağacı taşlayan insanlar yine boş durmayıp alışık olmadıkları bir türdeki filmi eleştirmiş olsalar da elde edilen başarının büyüklüğü, o cılız sesleri bastırmayı başardı.

Umarım sektör yatırımcıları artık fırsat verilirse bizim de bu tür işleri layığıyla yapabileceğimizi görür ve sektörel anlamda klişelerden kurtulup rotayı biraz daha zihin açıcı, algı artırıcı işlere yöneltebilirler.

Yılmayanlara selam olsun…

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version