İnsanlar, evet, insanlar yaşamı manalaştıran varlıklardır. Bir mana olmayınca yaşamın yaşanılacak bir diyar olmadığını varsayarlar.
Mesela bir çocuk, yaşamını oyuncakları, annesi ve babasına bağlar.
Bir öğretmen, yaşamını öğrencilere bağlar.
Bir doktor, yaşamını hastalara bağlar.
Bir fırıncı, yaşamını ekmeğe bağlar.
Uzuncası, hayatta bir şeylere tutunanlar yaşamın manasına erdiğini söyleyip ona göre yaşamla barışık olurlar.
Bir üniversite mezunu genç, üniversitesini bitirince oturup KPSS’ye çalışır. Atama veyahut memuriyet, onu bir nevi KPSS’ye tutunmasına olanak sağlayan etkendir.
Bazı şeylerin izahı zor olsa da yine ben bu izahı yapmaktan çekinmeyeceğim. Mesela, puanları yüksek bir sınav adayı, puanlarına rağmen atanamamasının sebebi yukarıda belirttiğim konuyla alakasız düşünmüş olsanız bile alakasız değildir. Çünkü bazı iş alımları, referans denen bir kavramın, bir sistemin mekanizmasını gözler önüne serer.
Referansı, yani tutunacak dalı ya da onun elinden tutacak birisi olmazsa atanamayacağını düşünür. Yine çünkü daha önceki denemeleri ona bu izlenimi yansıtmıştır. Bir dal bulmadan o işi alamayacağını düşünmeye başlar. Ola ki yaşamı, düşünce ve sistemin varsaydığı ancak uygun olmayan bir mekanizmanın arayışına koyulmaya başlayıp asıl yaşamın, hayatın lezzetini alamamaya başlar.
Yine bir genç, ergenlik yaşlarında düzgün bir hayat yaşamayıp birisi elinden tutmazsa o gencin akıbetinin bozuk olacağını hemen hemen herkes bilir. Ancak o gencin babası, ağabeyi, amcası veyahut dayısı o gencin yanında bulunup ona dal olması, o gencin geçmiş yaşamına bir sünger çekip yeni bir sayfa açmasına yardımcı olur.
Ne kadar da hoş görünmezse, toplumun ne kadar şikâyet ettiği bir durum olsa da gözlemlerimiz, herkesin bir şeyler yapmak için veyahut yaşam standartlarını değiştirmek için bir tutunacak dal aramaya başladığını gösterir.
Bunu torpil olarak yaftalamayın.
Bunu her şey olarak düşünün.
Tutunanlar, yaşamın manasına anlam ekleyenlerdir. Ancak bu hayatta tutunacak bir dalı kalmayanlar, çoktan ruhsal olarak bir gezinim haline girmişlerdir.
Kimsenin hakkına girmeden bir şeylere tutunmak olağandır.
Kimsenin emeğini çiğnemeden bir ekmek sahibi olmak sarih ve yine olağandır.
Yine kimsenin kolunu, kanadını yani dalını kırmadan da bu yaşam, bu çetrefillerle dolu gezegen, bir tutunacak dalın var olmasına olanak sağlamaktadır.
İnsan, kendinin ufkunu kendinde başkasını görünce fark etmeye başlar.
Tutunabilenler, tutunamayanları ezmemeleri bu hayatın kalitesini ve standartlarını artıracaktır. Yaşanılacak bir hayatı, yaşanılması zor bir hayata dönüştürmek, insanın ıstıraplara duçar olmasına sebep doğurur.
Beklentileri azaltıp tutunacak dalları budayıp, hayat pencerenizi sistemin bozuk mekanizmasının içinden ayrıştırarak, yaşadığınız hayatın kalitesini vicdan olarak en güzel ihtisasa sahip bir hayat yapabilirsiniz.
Kalın sağlıcakla.