Maalesef, ülkemizde kadın hakları istenilen noktada değil. 21. yüzyılda, özellikle daha ileri seviyede olması beklenirken, her gün bitmeden kadın cinayeti, kız kaçırılmaları gibi kötü olaylarla karşılaşıyoruz. Peki, bunun sorumlusu kim? Devlet neden tam anlamıyla koruma sağlamıyor?
Bu sorulara en başta bu şekilde yaklaşabiliriz. Doğu’da töre mağduru, Batı’da ise aile içi şiddet mağduru olan kadınlar, her iki durumda da ezilen tarafta. Peki, kadın nedir?
Kadın, bizim toplumumuzda evi yapan, yuvayı kuran, aile içi huzuru tesis eden, toplumun aynası olan bir cinsiyettir. O olmazsa toplum yıkılır. Ancak günümüzde toplumu cinsiyetsizliğe taşımaya çalışan bir anlayış söz konusu.
Gelelim töre olayına!
Töre, toplumun ahlak, gelenek ve diğer adetleri arasında belirlenmiş, benimsenmiş yazılı olmayan kurallardır. Türk töresi de bu nedenle vardır. Ancak Doğu’da bazı bölgelerde, töre adı altında, insanların yaşama bilincine zarar veren katı kurallar dayatılmaktadır.
Bu yanlış kuralların en kötüsü ise kız çocuklarının okutulmaması, söz hakkı olmaması, erkek çocukla eşit görülmemesi ve evlilikte seçme veya seçilme şansının olmamasıdır. Daha da kötüsü, genç ya da çocuk yaşta rızasız evliliklerdir. Bu durum, toplumda kadına yönelik şiddetin daha da hızla yayılmasına neden oluyor.
- Balıkesir’de başından vurularak öldürülen Selin.
- Diyarbakır’da töre cinayetine kurban giden Deniz K.
- Balıkesir’de pompalı tüfekle erkek arkadaşı tarafından öldürülen kadın.
- Kocaeli’de ihanet düşüncesiyle eşi tarafından infaz edilen kadın.
Ve daha niceleri… Ancak bu cezalar ne kadar caydırıcı ki hâlâ devam ediyor!
- Diyarbakır’da kaçırılan Narin.
- Diyarbakır’da alışveriş sırasında kaçırılan Ayşegül Dilan Kızoğlu.
- Isparta Gül Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi öğrencisi İclal Gül Uysal.
- İstanbul Fatih’te kaybolan 12 yaşındaki küçük kız.
Bu vakalara baktığımızda, bir yerde yanlış bir planlama yapıldığı ve güvenlik zafiyeti olduğu açıkça görülüyor. Ülkemiz tam anlamıyla güvenli değilse, bu sorun ivedilikle çözülmelidir.