“Umut veya ümit, bir kimsenin kişisel yaşamındaki olay ve durumlarla ilgili olumlu sonuçlar çıkabileceği ihtimaline dair duygusal inancı olarak tanımlanabilir,” diyor kitap.
Öyle ya, insanoğlu hep olumlu sonuçlarla karşılaşmak, hep mutlu olmak ister; elbette yadsınamaz bu durum. Hayatın koşturmacası içerisinde olumsuz, meşakkatli durumlarla karşılaşmayı hiçbirimiz istemeyiz de, hep güzele, olumlu olana meylimiz. Nispeten kolay olanı, rahat olanı umarız.
“Umma ki üzülmeyesin,” der eskiler. Ummak, beklentiye girmek; sonrasında ise umduğumuzun, beklentimizin aksine bir gelişme olduğunda hüzünlerin, buhranların, yıkılışların sebebidir adeta.
Ustalardan birisi şöyle demişti: “İlk ders incitmemek, son ders incinmemek.” İncitmemek zaten bizim elimizde düşüncesiyle ve her zamanki sabırsızlığımızla son dersin konusunu önce sormuştuk: “Nasıl başaracağız incinmemeyi?” diye ve gelen cevap “Beklentisiz olarak” şeklinde iki sözcükten ibaretti.
Peki ya korku ile ümit arasında bulunma düsturunu, ne şekilde anlamalıydık? İnsanı adeta ayakta tutan umutları, beklentileri, hayalleri ne yapmalıydık?
Acaba beklentiye girdiğimiz, umutlarımızı yeşerttiğimiz herhangi bir hususta; her ne kadar hoşumuza gitmese de gerçekleşen aksi ihtimalin, ilerleyen süreçte “iyi ki umduğum gibi olmamış” dedirtme ihtimalini de göz önünde bulundurup, gerçekleşen ihtimale gönlümüzü ikna etmek en doğrusu olabilir mi?
“Kul Rabbinden ısrarla istemeli Lâkin isteğinde ısrarcı olmamalı.”
Biraz açarsak bu sözü; ihtiyacımız her ne olursa olsun Rabbimizden istemeli, öyle ki “ayakkabımızın bağı bile kopsa” (bk. Tirmizî, Daavât 149, h. no: 3607, 3608.) der Efendimiz (s.a.v.). Ancak istediğimiz şey hususunda ısrarcı olunmamalı, hayırlısı ise denmeli; zira hakkımızda neyin hayırlı olduğunu Rabbimiz bilir, biz bilmeyiz.
Elhasıl, umutlarımızı ne bembeyaz bir hayale bağlamadan ne de simsiyah bir karamsarlığa mahkum etmeden, her iki ihtimalin de gerçekleşebileceğine dair gönlümüzü teyakkuzda tutmak, umudun renginin beyaza ya da siyaha dönüşebileceği GRİ de kalmasını sağlamak itidalli davranış biçimi olacaktır. Ve hangi ihtimal gerçekleşirse gerçekleşsin, bunun bizim için en iyisi olduğuna gönlümüzü ikna etmek, yaşanabilecek olası buhranların, yıkılışların da önünü almış olacaktır.
Umarım gönlümüzdeki tüm ümitlerimiz hakkımızda hayırlı olanlar olsun.
Değilse şayet gerçekleşen durumlara gönlümüz ikna olsun…”
Konuk Yazar: Serkan FIRAT
Ağzına kalemine sağlık hocam. Bu sohbetleri daha sık bekliyoruz
Teşekkür ederim kıymetli hocam, eksik olmayın..