“Umudunu Kaybetme”, orijinal ismiyle “The Pursuit of Happyness”, aynı adlı kitaptan uyarlanmış, 2006 yapımı, yönetmenliğini Gabriele Muccino’nun üstlendiği, ünlü işadamı ve yatırımcı Chris Gardner’ın gerçek yaşam hikâyesinden uyarlanmış bir filmdir.
Chris, San Francisco’da eşi Linda ve oğlu Christopher ile tıbbi bir cihaz satışı yaparak hayatını sürdürmektedir. Ancak son zamanlarda satışları iyi gitmemektedir ve biriken borçları da üzerine eklenince geçim sıkıntısı çekmeye başlar. Linda, bu duruma daha fazla dayanamayıp evi terk eder ve giderken oğlunu da Chris’e bırakır. Chris, pes etmeyen bir karaktere sahiptir ve ne olursa olsun oğlu için her şeyi yapmaya hazırdır. Bir gün yolda giderken kaldırıma park etmiş bir Ferrari görür ve sahibine “Sana iki sorum var. Ne iş yapıyorsun ve nasıl yapıyorsun?” diye sorar. Adam da cevap olarak “Broker’ım” der. Ve Chris, o andan itibaren ne olmak istediğine karar verir. Şirkette stajyer alımı olacağını öğrenir ve hemen başvurur. Altı aylık stajyerlik eğitimine başladığında ise parasal açıdan çeşitli zorluklarla mücadele eder. Ev sahibi kirayı ödeyemediği için evden çıkarır, yeri gelir sokaklarda, düşkünler evinde kalır ama her ne olursa olsun mücadele etmeye devam eder. Çünkü oğlu her zaman yanındadır ve onun için asla pes etmeyecektir. Yılmadan çalışarak sonunda broker olmayı başarır. Son sahnede ise yolda yanından geçen kişinin gerçek Chris Gardner olması fikri de güzel olmuş.
Filmin benim için can alıcı noktası, gerçek yaşam hikâyesine dayanması oldu. Chris Gardner’ın, gerçek hayatta da motivasyon konuşmacısı olması, yazdığı kitaplarla insanlara ilham vermesi ve yaptığı yardımlarla herkesin hayatına dokunması gerçekten de etkileyici. Filmin birçok dalda ödülü var ve inanılmaz bir azim hikâyesiyle insanların yüreğine dokunuyor. Will Smith’in filmde kendi oğluyla oynaması da beni ayrıca duygulandırdı. Ayrıca oyunculuğu da filmin etkileyiciliğini artırıyor. Özellikle son kısmında kendinizi ağlarken bulabilirsiniz, benden söylemesi. Bir babanın oğlu için neler yapabileceğini izlerken duygu seline kapılmamak elde değil.
Filmin duygusal olduğu kadar güldüren sahneleri de vardı tabi. Özellikle Chris’in hapishaneden çıkıp iş görüşmesine yetişmek için takım elbise giymeden gittiği kısım. Mülakatta kendisine sorulan “Görüşmeye gömleksiz gelen birini işe alsaydım sen ne düşünürdün?” sorusunu “O halde pantolonu çok iyi olmalı diye düşünürdüm.” diyerek zekice cevaplar. Aslında Chris okulu birincilikle bitirmiştir ve maddi zorluklar nedeniyle okuyamamıştır. Hatta bir sahnede rubik küpü tamamlayarak zekâsını kanıtlar. Her ne kadar zor şartlarla karşılaşsa da azmin gücüyle karşılaştığı her olayı atlatır. Özellikle oğlu ile konuştuğu bir sahnede “Kimsenin sana bir şeyi yapamayacağını söylemesine izin verme.” diyerek seyirciye de bir mesaj göndermiştir. Bu söz bana sağır kurbağa hikâyesini anımsattı. Bu hikâyeyi çok severim. Bir gün kurbağalar yüksek bir kuleye tırmanmak üzere yarışmaya başlamışlar. Onları izleyen diğer kurbağalar ise “Zavallılar! Hiçbir zaman başaramayacaklar!” diyerek tezahürat etmeye başlamış. Böylece kuleye tırmanamayacağına inanan kurbağalar tırmanmaktan vazgeçmiş, ancak bir tanesi hâlâ tırmanmaya çalışıyormuş. Ve tüm seyircilerden gelen olumsuz tezahüratlara rağmen kurbağa kuleye tırmanmış. Seyirciler yanına giderek ona bunu nasıl başardığını sormuşlar. Ancak kurbağa hiçbirine cevap vermemiş; çünkü sağırmış. Bu hikâye bize hedeflerimize yol alırken olumsuz eleştirilere nasıl sağır olmamız gerektiğini anlatıyor. Bu film de aslında bu hikâyeyle benzerlik taşıyor. Chris’in başarılı olmasının nedeni kimseyi duymadan azimle yoluna devam etmesiydi. Ve yalnız değildi; oğlu da her anında yanındaydı. Bir bakıma onun sevgisiyle de gücünü asla kaybetmedi.
Çoğunlukla umudunuzu kaybettiğiniz zamanlarda bir film ya da kitap, her ne olursa olsun, size ilham olabiliyor. Ne zaman umutsuzluğa düşseniz ve vazgeçmeye karar verirseniz, işte o nokta sizin hayatınızın dönüm noktası olabilir. Bu yüzden vazgeçmeyin ve o noktadan ilerlemeye devam edin, durmayın, sakın umutsuzluğa düşmeyin. Yol her zaman engebeli değildir, her zaman zorluklar olmayacaktır. Belki de yolun devamında daha güzel manzaralara tanıklık edeceksiniz ve asla pişman olmayacaksınız.