Ütopyalar

Sümeyya Çakır 453 Görüntüleme Yorum ekle
3 Dak. Okuma

Kafamızda kurduğumuz, olmasını istediğimiz dünya ile gerçek dünya aykırı işler. Mesela diyebiliriz ki, “Kalabalıktan güç almak zavallıca ve zayıflık gösteren bir davranıştır.” Bu sözü takdirle karşılayabiliriz. Ama gerçeğe baktığımızda ülkemiz bir savaşa gidecekse olabildiğince çok olmak bize olumlu hissettirir.

Fikirler üye sayısı ile güç bulmuş olmazlar ama savaşlar öyle değildir, savaşlarda güçlü olmak için bir artı bir iki eder hesabı yapmak gerekir. En doğrusu fikir birdir ve ne kadar güçlü bir birse o kadar yayılır denemez ama o kadar yenilmez denir. Fakat savaş yani maddesel dünya ne kadar çoksa o kadar karşı konulamazdır. Ancak şu bir gerçektir ki fikir ne kadar güçlü ise o kadar karşı koyabilir. Aslında maddesel dünya ve fikir dünyası birbiriyle çok ilintili değildir. Gerçek şu ki siz bir fikre zırh giydiremezsiniz. Onun işi de bu değildir zaten. Fikir hayatı zenginleştirir, cazip hale getirir, yaşamı anlamlandırır, hayattan tat almamızı sağlar. Maddesel dünya hayatı kurmamızı sağlar, faydaları maddeseldir. Madde ile fikir dünyası birbirine yardımcı olabilir. Mesela Hayat kolaylaşırsa daha fazla düşünmeye, sosyalleşmeye, gelişmeye fırsat buluruz. Gerçi işsizlik insanı zihnin tuzaklarına çeker ama gerçek anlamda işsiz de kalmaz insan. Çünkü her bir gelişim bir işi ortadan kaldırmakla birlikte başka bir işi ortaya çıkarır. Ayrıca insan hep daha fazla kazanmak ister. Fakat atladığımız bir şey varsa çalışmak değil üretmek ve ürettiklerinin değerini korumak kazandırır.

Kafamızda istediğimiz dünya ile vahşi yaşam nedense farklıdır demiştik. Ütopyalar dediğimiz bu dünyalar daha mı güzel olurdu tartışılır fakat ütopyalar gerçekler dediğimiz olguları görmezden gelir ve bu yüzden hep başarısız olur. Hayata geçmesi başarılı olduğu anlamına gelmez, aklımızdaki dünyadan çok daha başka bir dünya ile karşılaşabiliriz, kurduğumuz ütopyalarda. Belki ütopyaları kuran zihinler insanları yeterince tanımıyordur. Bu yüzden hep hesaplanamayan, ön görülemeyen şeyler oluyordur. Belki insanların kendileri oldukça karmaşık sistemler oldukları için, bu karmaşık sistemleri toplu olarak yönetmek kolay değildir. Bizce en iyi ütopya içinde bulunduğumuz dünyaya en iyi uyum sağlamakla olur. Haksızlıklara boyun eğmeyi kast etmeyerek bu dünyaya ve dahi kendimize en iyi katkıyı sağlayarak olur. Bencillikle her şeyi sahiplenmek değildir bu kendimize katkı, bu dünyayı öğrenmek, en iyi şeyleri hayata geçirmektir. Bunu yapan insanlar her kesimden aklı başında insanların sevgisini kazanır ve her kesime mensup kişiler onu kendi fikrine çekmeye çalışır. Bu o kişiyi sahiplenmek olarak olabileceği gibi ona ait davranışları,erdemleri, fikirleri sahiplenmek de olabilir. Aslen kendini geliştirmiş kişinin de bilgiyi elinde tutmak gibi bir kaygısı yoktur.

Bununla birlikte fikirler de zararlı olur. Aslında fikirler bireyleri geliştirmek içindir, toplumları gelişmeye zorlayamazsınız. Gelişmiş toplumlar dediğimiz şey gelişmiş bireylerin sayısının artarak gelişmeyi tercih etmesi ve bunun topluma yansımasıdır aslında. Bu ilk zamanlarda dini olguların halkı aydınlatması ve daha sonra aynı olgulara takılan insanların düşmesi durumunu da açıklıyor. Toplumlar ise uyum içinde yaşamaya odaklanmıştır. Genellikle toplum bireyin ulaşılabileceği irtifaya ulaşamaz. Fakat toplum asla görmezden gelinmemesi gereken bir habitattır.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version