Uzun Burunlu İnsanlar

Gülizar Çalık 571 Görüntüleme Yorum ekle
3 Dak. Okuma

Uzun burunlu insanlar derken aklınıza Pinokyo gelmesin. Burada bahsettiğim insanlar hepimizin çevresinde olan ve her işe burunlarını sokan insanlar. Okula gidiyor musun? İş buldun mu? Çalışmayı düşünüyor musun? Ne zaman evleniyorsun? Ne zaman çocuk yapıyorsun? Hadi çocuğu yaptın ne zaman ikincisini yapıyorsun? Bu sorular ardı arkası kesilmeyen bir girdap gibi insanları içine çekiyor adeta. Bu sorulardan şikayetçi insanlar bile yeri geliyor böyle konuşabiliyor. Bu soruların mantığını, amacını, verilmek istenen hiçbir zaman anlayamadım nedense. Bu sorulara maruz kaldığım her an beynimde şimşekler çakıyor. Kendi alanıma girilmiş gibi bir güvenlik uyarısı alıyorum.

İşte bu uzun burunlu insanlar kendi hayatlarını elinin tersiyle itip konu başlarının hayatlarına gelince didik didik kurcalıyor. Dönüp de kendilerine “Bu soruyu sorarak haddimi aşıyor muyum?” diye düşünmüyorlar çünkü kendilerinden bunu hak görüyorlar. Hele bir de bunların akıl veren türleri var. İkinci çocuğu da yap ilki kardeşsiz kalmasın, işe gir evde oturma, çalış kendini paranı kazan, ona buna muhtaç olma, şu bölümü oku daha kolay iş bulursun… Okuyunca bile herkesin anksiyete seviyesi yükseldi değil mi? Birden ve amaçsızca yapılan bu saldırıların merkezinde merak yatsa da ben bu kadar masum niyetle yapılmış olduklarını düşünmüyorum şahsen. Birinin işi, çoluğu, çocuğu, kocası bilmem nesi neden seni ilgilendiriyor ki? Yargıladığınız, akıl verdiğiniz, sorularınızla zora soktuğunuz o insanların içten içe neler yaşadığını biliyor musunuz? Hayır. Burnunuzu soktuğunuz konular bir başkasının yarası olabilir. Bilmeden –ya da bilerek- o yarayı kanatmış olabilirsiniz. Belki gece gündüz iş arayan birine işini sormak onu üzüyordur, çocuğu olmayan birine çocuk sormak da öyle.

İnsanların yaşam şartlarını, fikirlerini, sosyal ve ekonomik faktörlerini bilmeden yapılan her yorum fikir kirliliği hatta fikir çöpüdür. Etrafta bunlardan o kadar çok var ki hangi birine nasıl cevap vereceğini şaşırıyor insan. Ve bu durum artık psikolojik şiddete doğru gidiyor. İnsanların suratlarına bakıp da “Sana ne!” diye bağıramadığımız her an içimizde bir ukde olarak kalıyor. Eskiden bunları söyleyenler genelde yaşlı teyzeler olurdu. Tatlı şirin teyzelerimiz. Fakat artık bu işin tatlı kısmını alıp götüren yaşıt zorbalığı -bir nevi yaşıt yarılı da diyebiliriz- da işi farklı bir boyuta taşıyor. Her alanda, her anlamda şartlar ve imkanlar kıyaslanmaksızın bir yarıştırma merakı başladı. İnsanlara sahip oldukları yetmedi. Masasında doyan gözünü başka masalara, o masalardaki huzurlu insanların huzurlarına çevirdi.

İstisnalar hariç, bağıramayan herkesin sesi ve kalemi olmak için söylüyorum arkadaşlar. Size ne? Gerçekten soruyorum aslında. Birilerinin hayatından tam olarak size ne? Allah’ın size nasip ettikleri farklıdır, başkalarına nasip ettikleri farklıdır. Size mutluluğu güzel bir işle verebilir ama başkasına o mutluluk uyumlu bir eştir. Bunu sorgulamak, her fırsatta dile getirmek, merak adı altında açık aramak neden? Bastığınız yere dikkat edin arkadaşlar, bir yaraya basıyor olabiliriz…

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version