Var mısın;
Kendine yolculuk yapmaya. En uzun yolculuktur kendi içine seyahatin. Mevcutlarını belirleyip, eksiklerini tamamlama fırsatı. İncecik duygu patikalarından, derin korku vadilerine. Işık alan ümit tepelerinden, güneş değmeyen kırılmışlık kuytularına. Beslenecek duygulardan, diyet yapılacak hırs ve isteklere.
Var mısın;
Yüreğini keşfetmeye. Kendinle yüz yüze gelmeye. Ayna da beğenmediğin kaşı düzeltmek kadar kolay değil, beğenmediğin bir huyunu değiştirmek. Beğenmediklerini belirleyip onlarla uğraşmaya. Üzerine öylesine atılmış, anlık heves ve istekleri temizleyip, derinlerde kalmış, rutubetlenmiş insanlık erdemlerine ulaşmaya.
Zamanı bitirmemiz gereken bir iş değil de elimize verilmiş sınırlı bir hazine olarak görmeye. O hazineyi tek sermayemiz yüreğimizin özüne ulaşmak için harcamaya. Can çekişen duyguları, gün yüzüne çıkarıp şımartmaya.
Merhameti, marazın doğum evi olarak görmek yerine, merhametin mayalanma yatağı bilmeye. Ahir zamanda, insan yüreğinden ilk alınacak merhamettir. Sıkı sıkı çalışıp merhameti yüreğimizde sabit kılmaya. Kendi yüreklerimizden, başka yüreklere tohumlar atıp, sevgiyle sulayıp yeşertmeye. Bahaneler bulup dallandırıp budaklandırmaya.
Var mısın;
Dünyanın önüne sunduğu ruhsuzluğa ayak diremeye. Teknolojiye bağımlı, teknolojik ürün kadar tatsız bir model yapma çalışmalarına, karşı çıkmaya. Dünyanın ne, insanın ne olduğunu keşfetmeye. Haberlerde canavarlaşan türümüzü, otsu bir tepkisizlikle izlememeye. Yüreği canavarlaşanların oyunlarında piyon olmamaya. Varlığımızı tanımlayıp, gereğini yapmaya.
Bencillik insanlığı kemiren en ciddi hastalık. Hırsla beslenir, doyumsuzlukla güç bulur. Önce kendi içinde iyi ve yumuşak duyguları emerek bitirir, sonra yakınlarına, sonra yavaş yavaş görebildiği her şeye uzanır. Gözünü kör eder gönlünün, durduramazsın. Var mısın, hırsı fedakarlık toprağına gömüp, üzerini azimle ve iyi niyetle örtmeye.
Efendimize (s.a.v.) soruyorlar, “Cennete ilk önce kimler girecek” hiç beklemeden, uzatmadan cevap veriyorlar, “İYİLİĞİ ÇOK OLANLAR” sahabe şaşkın, namazı, orucu, başka şeyi çok olanları bekliyorlar, İYİLİĞİ ÇOK OLANLAR, net- açık fazla söze lüzum yok. İyilik kimlere yapılır, insanlara ve diğer canlılara. Zevk alarak, tadını çıkararak keyifle iyilik yapmaya.
Var mısın;
Cennete ilk girenlerden olmaya.
Kötülük, iyilik yapmadan geçirdiğin zamandır aslında. Dünyanı cehenneme çevirir zaten. Ruhunu daraltır, yüreğini sıkıştırır. Boş durmak, iyilikle geçirmediğin zamanın adı değil, kötülüğe demlendiğin zamandır. Boşluk ve hareketsizlik şeytanın oyun bahçesidir. Var mısın, her anını dolu dolu geçirmeye?
Kendin için istediğini başkası için istemedikçe diye başlar bir hadisi şerif. Günümüz insanı bunu, kendin için istediğini kendi adamların, kendi insanların, sevdiklerin için istemedikçe diye yorumlayıp ha bire kendilerine yontuyorlar aşı-kebabı.
Kendin için istemediğini, sevmediklerin- tanımadıkların- bilmediklerin için de istememeye. Onlara deymemesi için yorulup terlemeye var mısın?
Gayene ulaşmaktır mutluluk, gayen mutlu etmek olunca, daha büyük olmaz mı mutluluk?
Öfke, elinle yaptığını, dilinle bozduruyorsa, öfkeyi öğütüp dağlara serpmeye, hilm ile süslenip ahenkle sevmeye, var mısın?
Biraz daha zorlaşıyor, küsmemeye- kırılmamaya-tavır almamaya var mısın?
Dövene elsiz, sövene dilsiz, dervişe gönülsüz olmak gerektir. Kristal bir yürek, elmas bir gönülle hayata direnmeye, var mısın?
Dilini sivrilt, zekanı bileyle, biraz muzır, biraz sertlik kat tamam trend insanı oldun. Yatağa yatınca gönül dikenlerinle, boğuşabilecek misin. Önemli olan kaç çamı devirdiğin, kaç gemiyi yaktığın değil. Doruklar serin ve karlıdır. Önemli olan, çetrefilli hayat ormanında kaç karıncayı ezmediğindir.
Gönlüne bak, niyetin balıksa, işin olta, yem tuzak olur. Niyetin Halık sa, işin diğer yürekler için, gam, keder, elem olur. Halin meleklere yakın şeytana uzak olur.
Var mısın;
İçindeki küllerden yeniden tutuşmaya. Korkusuzca dirilip, insan kıymetini bulmaya.
Var mısın;
İçindeki insan cevherini keşfetmeye. O cevheri yüceltip, meleklerden yükseklere çıkarmaya.
Var mısın?
Birden fazla iç muhasebesi, çok derin yakıcı sorgular…
Kırmadan dökmeden tenkit ve inceden davet…
Tarzını çok sevdim, yüreğinize sağlık…