Ah Çukurca ah!
Ah iki fidanımın kırıldığı,
Terimin, kanımın, gözyaşlarımın karıştığı toprağım.
Dağlarına sis çökmüş,
Tüylerimi diken diken eden serinlik,
Burnunda yaban kekiğinin kokusu,
Kulağımın arkasında yakılmayı bekleyen ve
Parmaklarımın arasında çoktan yanmış olan sigaram.
Külü ile yazıyorum yanmış dağların umutlarını,
Gözlerindeki derdi ile sevmiştim oysa ki deniz gözlü köylü kızını.
Ah Çukurca ah!
Ah Zap nehri!
Ne çok hayalleri parçaladın,
Ne çok ümitleri götürdün hırçın sularında,
Oysa ki ne çok yangında söndürebilirdin,
Neden bu öfke nereden?
Ah Çukurca!
Ah köylü kızı!
Gözlerindeki derde ortak olaydım ya…
Hayallerinin kıyısından bile geçmeyen gençliğine,
Bir dua gibi gelseydim ya.
Yüzünde nadir açan,
Nergis’e benzettiğim bir tebessüm olsaydım ya.
Saçların ey deniz gözlü köylü kızı,
Saçlarında kına ile kapattığın gümüş bir tel olaydım ya.
Verilemeyen Mektup
Yazar
Yorum yap
Yorum yap