İnsan bir parça zeki doğmuşsa, doğuştan yabancıdır… (Milan Kundera)
Aynı düşüncelerde olmadığınız yerde bir yabancısınız. İnsanlar size bir “uzaylı” gibi bakar. Her hareketiniz ile farklısınızdır onlar için.
Bir tek düşünceleriniz değil, giyiminizden tut yediğiniz yemeklere kadar bütün tercihleriniz ile “yabancısınızdır”. Yani yabancı kalmak için illa “yabancı” olmanıza gerek yok. Size yabancı olmayan bir yerde de yabancı kalabilirsiniz. Çok yakın akraba veya arkadaş ortamında da yabancı gözükebilirsiniz. Neden sorarsak? İnsanlar bilmediği, anlamadığı veya anlamaya çalışmadığı konularda hemen karşı tarafı yargılayarak dışlamaya atılırlar. Bu da çok basit bir yoldur o kişi için. Çünkü yargılamalarda haklı olduğuna dair onu destekleyecek arkadaşlarının çok olduğunu biliyor, sorgulamayan insanlarla kaplı her tarafı. Ne kadar kötü bir durum değil mi? Ömür boyu savunduğun fikirlerin aslında gerçekleri görmeni olumsuz şekilde etkilediğinin farkında bile değilsin. Farkında olmamak ne kadar keskin bir utançtır ve bunu bir tek farkında olduğunda fark edersin.
İşte yabancı olmanın en kötüsü kendine yabancı olmaktır, kendini bilmemek, neyi neden tercih ettiğini bilmeden yaşamaktır. Bunun tek sebebi sorgulamamaktır; hayatı, dünyayı, güneşi, ayı… görebildiği her şeyi sorgulamak ve bunu anlamlandırmak… Her şeyi sorgulamak ise ilk önce kendini sorgulamakla başlıyor. Ben kimim? Ne iş yapıyorum, neden yapıyorum, hayata kattığım değer nedir? Dünyaya gelmekteki amacım nedir, niye bu dünyaya “atılmışım”? 🙂 Sakın benim bir amacım, maksadım yoktur deyip, ben “önemsiz biriyim” deyip geçmeyin. Kesinlikle öyle değildir. Çünkü anlamlandırmadığımız her şey bize anlamsız gelir. Öncelikle kendinize “anlam” katmanız gerekiyor. Bunun için ise kendinizi bulduğunuz, keyif aldığınız, yapması yüzünüzde gülücüklere neden olan eylemi bulmanız ve o işi gerçekleştirmeniz gerekiyor. Kısacası kendinize yabancı kalmamanız için kendiniz ile tanışmak, kendinizi tanımak, ne istediğinizi ve ne istemediğinizi netleştirmeniz önemlidir. Garip de olsa, doğduğunuzdan beri üstünüzde taşıdığınız ruhunuza yabancı kalabilirsiniz, geç olmadan tanışın özünüzle… 🙂
Tolstoy şöyle diyor: “Tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar. Ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir.” Siz de ya kendi hikayenizi yaratmaya başlayın ya da “şehrinizdeki” “yabancı” taraflarınızı keşfedin ama sakın yabancı kalmayın…