Eski İstanbullu bir âlim ve mutasavvıfın “Bu dünyada insana en çok azap veren şey, meşrebine uygun olmayan kimse ile beraber olmaktır” sözünden yola çıkarak belirli gözlemlerimi paylaşmak istiyorum. Günümüz insanının en büyük sorunlardan biri yalnızlıktır. Küresel kapitalizmin, sadece yüksek kazanç sağlayan kişilerin değerli olduğu ve yarışta geri kalanların kaybettiği mesajlarını zihinlere yerleştirmesi nedeniyle dostlukların sona erdiği ve yerine çıkara dayalı yüzeysel arkadaşlıkların geçtiği görülmektedir. Ayrıca, dijital teknolojinin hızla yaygınlaşmasıyla birlikte sanal arkadaşlıklar ön plana çıkmış ve bu durum sahte ilişkilerin artmasına yol açmıştır.
Hakikati arayan, tekâmül etmek isteyen insan, önce kendini zorluklarla dolu büyük bir mücadeleye adamalıdır. Bu, insanın sahte benliklerini tanımasını, arzularının ne kadar boş olduğunu anlaması ve kişisel zaaflarının farkına varmasını kapsar. Böyle bir insanın çevresi, farkındalığı olmayan ve hayatı yalnızca hazlarını gidermek olarak gören insanlarla çevrilidir. En yakınlarıyla bile meşrebi uyuşmayınca, insanın yıkımı büyük olur. Özel hayatında, aile hayatında ve iş hayatında böyle kimselere maruz kalmanız azap vericidir.
Siz doğru bildiğiniz yolda, yani iman ateşi ve ilimle kendi hakikatinize yürümede ısrar ettiğiniz zaman tuhaf, marjinal ve hatta deli damgası yersiniz. Bu durum çevrenizdeki insanların sizden uzaklaşmasına sebep olur. Tekâmül basamaklarında tırmandıkça hayata bakışınız değişir. Başkalarının konuştuğu konular, değer yargıları size sıkıntı ve acı vermeye bile başlar. Çevrenizdeki insanlar, gelecek endişesi içinde sürekli döviz kurlarından, altından, hisse senetlerinden, faizden bahseder. Çocuklarını özel okullarda okutmanın, üniversitede küreselleşmenin belirlediği para kazandıran bölümlerden mezun olmanın önemini anlatırlar. Yazın gidecekleri tatil yerlerini, dünyada gidilecek egzotik bölgeleri, turistik planlar belirlemeye vakit harcarlar. İyi yaşamanın, kaliteli yemek içmek, seyahat etmek ve eğlenmek olduğundan dem vururlar. Siz önce bunları dinlerken acaba ben de bir tuhaflık mı var, niye çoğunluktan farklıyım diye kendinizi suçlamaya başlarsınız. Niye ötekilere benzemiyorum diye kendinizi yiyip bitirirsiniz. Halbuki farkındalığınız arttıkça, çoğunluk sizden uzaklaştıkça doğru yolda olduğunuz anlarsınız. Meşrebinize uygun olmayan kimselerle birlikte olmanın verdiği azap, gerçekten ilk başta dayanılmazdır. Önce bu azabı en yakın arkadaş çevrenizde tadarsınız. Hemen “Sen eskiden böyle değildin, sana bir haller olmuş” diye damgalarlar. Arkadaşlarınızın yanından ayrılırken arkanızdan dedikodu yaparlar, hatta ruh sağlığı bozulmuş diyecek kadar haddi aşanlar olur. En dayanılmaz olan azap, aile – eşiniz ve çocuklarınız da dahil- çevrenizde kınanmaktır. Zaten iş hayatında meşrebinize uygun bir kimseyi bulmak imkansıza yakındır. Yakın çevreniz de size sırtını dönünce yakınlık ve dostluk bağlarını ailede gidereceğinizi zannedersiniz. İşte tam bu noktada sizi bekleyen büyük bir hüsrandır. Çepeçevre kuşatılmışlık hissine yakalanırsınız. Ailenizde bile nefes alamayacak hale gelirsiniz.
Bu azap ne zaman bitecek diye soranlara şöyle cevap vereyim. Her şeyden önce beklentiye girmeyin, çünkü bu azabın üstesinden gelmek uzun soluklu bir maceradır. Herkes kendini aramakla mükellef değildir. Çok az kişi kendini bulmaya ve bilmeye adar. O yüzden bu yalnızlık ve uyumsuzluk hissini bir yük olarak görmek yerine, hakikati aramanın doğal bir parçası olarak kabul etmek gerekir. Meşrebinize uygun insanı aramaktan vazgeçmek, bu azabı kabullenmekte ilk adımdır. Kişi böylece meşrebine uygun insan bulmanın bile fani dünyada nafile bir çaba olduğunu idrak eder. O zaman, bu arayıştan vazgeçer. Vazgeçtiği zaman farkındalıktan yoksun kimselerle dolu çevresinin eski halini yansıttığının farkına varır. Böylece aramaktan vazgeçen insanın karşısına kendi gibi meşrebine uygun olmayan kimse ile beraber olmanın azabını tatmış bir kimse çıkar. Halden anlayan birini bulduğunuzda kendi hakikatinizi arama bambaşka bir boyut kazanır. Çünkü o kimse de hakikatini aradığı için sizin meşrebinize uygundur. Sözün özü, hakikat yolculuklarında dostluk kuranlar meşrebine uygun olmayan kimselerle beraber olmaktan vazgeçenlerdir.