Yalnızlık hastalık değil genel bir problemdir. Yalnızlığın en net belirtisi olan sosyal ilişki açlığı; yemek yemeyen bir kişinin duyduğu fiziksel açlıktan farksızdır. Fakat bazen de bu ihtiyaç öyle bir hal alır ki hem fiziksel hem de zihinsel bozukluk riskini artırır. Yalnızlık ile sağlık ilişkisini açıklamak amacıyla yapılan 148 araştırmanın sonucu göstermiştir ki yalnızlığa bağlı ölümler hiç de azımsanacak oranda değildir. Somut bir örnek vermek gerekirse günde 15-20 adet sigara içilmesiyle kıyaslanabilir etkiye sahiptir.
Yalnızlık, insan vücuduna kan basıncı ve bağışıklık sistemi üzerinden etki eder. Yalnız insanların vücudunda stres hormonu daha yoğun salgılanır ve kişi kendisini devamlı gergin, mutsuz, yorgun hisseder. İlerleyen zamanlarda kişinin bütün bilişsel sürecini etkileyecek hale gelebilir. Bilişsel yetileri zayıflatarak birçok faaliyeti yavaşlatır buna bağlı olarak da yaşlanma sürecini hızlandırır. Örneğin; yalnız insanlar yalnız olmayanlara oranla daha az uyurlar ve uyku kaliteleri düşüktür. Derin uykuya dalmakta zorlandıklarından sık sık uyanırlar. Bütün bunlara rağmen yalnızlığa patolojik bir fenomendir diyemeyiz. Sıradan bir utangaçlığa sosyal anksiyete teşhisi koymanın doğru olmadığı gibi her yalnızlığa da hastalık demek doğru olmaz. Dolayısıyla yalnızlık psikiyatrik bir teşhis değildir fakat yine de yoğun yalnızlığın depresyona sebep olan kriterler ile yüksek oranda uyuştuğunun bilinmesi gerekir. Yalnızlığın ağır etkilerini hissetmemek adına güvenli sosyal ilişkiler geliştirmekte ve sürdürmekte fayda vardır. Özellikle toplumları etkileyen büyük felaketler sonrası oluşturulup geliştirilen sosyal ilişki bağları hem daha kuvvetli hem de daha işlevsel etkiye sahip olabilmektedir.
Hume’ın da dediği gibi: “Tam bir yalnızlık belki de çekebileceğimiz en büyük cezadır. Doğanın tüm güçleri ve öğeleri tek bir insana hizmet etmek ve boyun eğmek için el birliği etseler; güneş onun buyruğu üzerine doğsa ve batsa; denizler ve ırmaklar onun dilediği gibi aksa ve toprak ona yararlı olan ya da hoş gelen her şeyi kendiliğinden sağlasa da, yine de ona en azından kendisiyle mutluluğunu paylaşacağı ve saygısından ve dostluğundan yararlanacağı tek bir kişi verinceye dek o insan mutlu olmayacaktır.”