Yanılabilir Algılanma: Ördek Sendromu

Halil Akın Kalkan 398 Görüntüleme Yorum ekle
4 Dak. Okuma

Her deneyimin bir anlatımı vardır. Sosyal medya bize bu deneyimi istediğimiz şekilde temsil etme ve sergileme fırsatı verdi. Bu nedenle, “İdealleştirilmiş deneyimler ile gerçek benlik, ayrıca gerçek deneyimler ile ideal benlik kesişiyor mu?” , “Pusulanın arzulanan benlik ile gerçek benlik arasındaki yönelimi daha doğru hale geldi mi? sosyal medya mı?” düşünceleri zihinde oluşur.

Kendi kendine sunum sayılabilecek bu paylaşımların kişinin kendine olan güvenini arttırdığı ya da tam tersine güveni olumsuz yönde etkileyebildiği pek çok araştırma tarafından ortaya konmuştur. Bu araştırmalar, takipçi ile takipçi arasındaki sanal iletişimde hem doğrudan hem de dolaylı tehlike sinyallerinin kullanıldığını göstermektedir. Hepimiz gönderilerimizde mükemmel olmasını istediğimiz ya da başkalarının öyle olduğuna inandığımız ideal çerçeveler içinde debeleniyoruz. Stanford Üniversitesi’ndeki bilim insanları, kişinin gerçek deneyimleri ile sosyal medya deneyimleri arasındaki ayrımı açıklamak amacıyla yaptıkları araştırmada bu duruma “Ördek Sendromu” adını verdiler.

Ördek Sendromu fikri, suda debelenen ördeklerin gözlemlenmesinden ilham aldı. Dışarıdan bakıldığında bu ördeklerin suda çok yavaş bir şekilde debelendiği görülüyor. Ancak suyun altından bakıldığında ördeklerin bacaklarının hızlı çalıştığı görülüyor. Sakinlik sadece görünüştedir. Suyun altında çok fazla efor sarf ediliyor. Bir insanın kendine tepeden baktığında idealize ettiği benlik algısı ile gerçek benlik algısı birbirinden farklıdır. Sonuç olarak, insanların arzu ettikleri duyguları ve başarıları sanki kolayca elde ediyormuş gibi sergilemelerine “Ördek Sendromu” adı veriliyor.

Psikologlar, hiç kimsenin başarısızlıklarını ve olumsuz yönlerini başkalarına ifşa etmek istemediğine inanıyor. Sosyal medyadaki paylaşımlarda “beğeni” sayısı yüksek olduğunda, kendinizi iyi hissetseniz bile kaygı veya depresyon yokmuş gibi davranabilirsiniz. Ancak sosyal medyadaki bu paylaşımlar takipçiler üzerinde de etkili oluyor. “Kaygıyı yaşayan tek kişi ben miyim yoksa benim başarısızlığım mı?” sorusunu kendilerine sormalarına ilham veriyor. Bu durum kişilerin özgüvenlerinin düşmesine ve depresyona girmelerine yol açmaktadır. Araştırmalar ideal hayatlarımızla gerçek hayatlarımız arasındaki farktan dolayı birçok psikolojik sorun yaşadığımızı ortaya koyuyor.

Sosyal medyadaki “beğeni” gönderilerinin hacmi önemli olduğunda, kendinizi iyi hissetmenize rağmen korunmasız veya kaygı yokmuş gibi davranabilirsiniz. Ancak sosyal medyadaki bu mesajlar takipçileri üzerinde de etkiler meydana getiriyor. “Kaygıyı yaşayan tek kişi ben miyim, yoksa bu bir başarısızlık mı?” Bu soru onlara kendi durumlarını değerlendirme konusunda ilham veriyor. Bu durumdaki kişilerin mikroplarını kaybetmelerine ve uyuşuk olmalarına yol açmaktadır. Araştırmalar, ideal yaşamımız ile gerçek yaşamımız arasındaki tutarsızlıktan dolayı çok sayıda psikolojik sorun sunmuştur.

Ortak Platformlarda Paylaşılan Sosyal Medya Maskeleri:

Sosyal medyayı kullananlar, yaşadıkları başarılı, güzel, mutlu anları görsellerle ya da yaşadıkları yaşıyormuş gibi resmedildiği için yaşadıkları en iyi yerdeler tarafından aşağılanıyor. Onun iki senaryosu da insanlar arasında maske protestolarını teşvik ediyor. Oranlarının sosyal ağlarda, özellikle Instagram’da yoğunlaştığı sosyal sunumlar aşırı derecede romantikleştiriliyor. Bireyin bakış açısı, inşa edilmiş, idealleştirilmiş benlik ile gerçek benlik arasındaki mesafeyi tanımamak veya öğrenmek istemez. Psikologlar, bir grubun parçası olan insanların bu konuda kolektif bir farkındalığa sahip olabildiler. Ancak bu hesapları takip edenlerin bu şekilde nasıl etkilendiklerini anlamalarının önemli olduğunu ve psikolojik yapılarının akademik olarak incelenip tartışılması gerekenler konusunda da uyarıda bulunuyorlar.

Benzerlikler ve Benzer Olma Arzuları:

Instagram’ın görselleri aynı anda Facebook, Twitter, Tumblr, Foursquare ve Flickr gibi diğer sosyal medya platformlarına da gönderilebiliyor. Zenginleştirilmiş paylaşımlar altyazı eklemeni, hashtaglerin (#) çoğalmasını ve böylece popülerliğini arttırır. Bu da istenilen kullanıcı algılarının tercihlerini düzenler. Sonuçta kişinin kendi kararının mahkûm edildiği belirtildi. Takipçi sayısının, tercihlerinin sürekli değerlendirme kararlılığının, olumlu ve olumsuz değerlendirmelere yanıt verme isteğinin kişide ekonomik problemlere yol açabilmesi. Ördek sendromunun tanımı bu dersleri kategorize eden özet bir tanımdır.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version