En çok da insanı kısa süren mutluluklar yarım bırakır. Balıkların kısa süreli bir hafızası olduğuna inanılır. Balık bunun farkında olmadan, seni asla unutmayacağım dediğinde yalan söylemiş olur mu? O kendince verebileceği en güzel sözü vermiştir.
‘‘Aklımdasın diyen balıklar, ömrümsün diyen kelebekler gördüm.’’ (Küçük İskender)
Ya söz verilen, bu sözün tutulacağına inanmış olan insan ne olacak?
Balığın bu sözüne inanmış ve onun hafıza özelliklerini bilmeden veya görmezden gelerek beklentiye girmiştir. Sonuç olarak böyle bir durumda balık unuttuğu gün kendini kandırılmışlık hissinin kollarına bırakacaktır.
Yaşadığımız birçok ilişkide durum tam olarak böyledir. Kapasitesini, kişisel özelliklerini, yeterliliklerini bilmeden sözlerine inanmayı seçeriz insanların. Onun açısından baktığımız da elinden gelenin en iyisini yapıyordur. Bize göre ise yetersiz kalır. Çünkü onun yeterliliklerini kendi becerilerimiz ile eş değer zannederiz. Sonrası mükemmel bir çatışma ortamı. Biz hata yaptığını iddia ederiz, o ise ne yaptığının bile farkında değildir. Farkında olmadığı hatasını da tekrar kendi kapasitesi ölçüsünde düzeltmeye çalışacaktır. Bu süreç içinden çıkılamayacak bir kısır döngüye dönüşecektir.
Beklentilerimizi karşılamayan bu çabalar daha çok üzülmemize sebep olacak ve uzaklaşma sürecine girmemizi sağlayacaktır sonunda.
Geride kalan duruma baktığımız da iki üzülen insan göreceğiz. Biri diğerini az sevmek ya da sevmemekle suçlarken, diğeri ise elinden gelen her şeyi yapmasına rağmen bu suçlamalar yüzünden düşman olmaya başlayacaktır.
Kimse kendini yetersiz ve kötü tanımlamaz. Çoğu zaman yetersiz kaldığı konuları görmezden gelebilir insanlar. Heveslerini, arzularını, ihtiraslarını ve hatta hayallerini bile bazen gerçek sanarak büyük bir hırsla adım atmaya başlar.
Eğer karşındakinin duygularından emin olmak istiyorsan, sabırla bekle. Adım atmadan. Sabret ve hareketlerini taramaya devam et. Senin en küçük dengesiz tavrın, onun dengesini tamamen bozuyorsa işte denk olamayan iki sevme biçimi karşılaşmış demektir.
Böyle bir durumda benim görüşüm iki tarafın da suçlu olmadığı yönündedir. Herkes, kendi sınırlarının sonuna kadar elinden geleni yapmıştır. Artık sona gelinmesi an meselesidir. Yıpranmış iki yürek sevginin iyileştirici gücü ile ancak ve ancak kusurları görmezden gelerek bir arada kalabilir.
Yüreğin onun için çarpıyorsa tüm detaylar önemsiz hale gelebilir. Bunun için beklentilerimizi karşımızdakinin yeterliliklerine göre belirlemeliyiz. Bir balıktan bir ömür hatırlamasını bekleyip mutsuz olmak yerine hatırlayabildiği kadar yanında kalmasını bekleyerek o zamanları dünyanın en güzel anlarına çevirebiliriz.
Sevginin iyileştirici gücünün önünde hiçbir güç engel teşkil edemez. Kimini geliştirir, kimini dengeler. Ama muhakkak iyileştirir…
Sevgiyle kalın. 🙂