Hangi ağacın faydasız olduğunu söyleyebiliriz. Üstelik canlı olduğuna inandığımız halde. Bir şekilde topraktan yetişen bir sürü yeşillik. Sonu da toprak olan bir sürü bitki. Tıpkı insanın bedeni gibi…
Ve hayvanlar…
Kendi içinde ekosistemin dengesi halinde olan bir sürü hayvan, gözlerini kırpmadan, canlı olduğunun bile farkına varmadan her gün bir sürü bitkiyi yemektedir. Aynı şekilde etçil olan hayvanlar da kendi ekosistemi içinde gözünün yaşına bakmadan, bir sürü hayvanı öldürerek ve ya hiç öldürmeden etinden, sütünden, kanından beslenmektedir.
Bütün bu canlılar acı çekerken, (ki insanoğlu da kendi tüketimi için bazı kendine göre ve ya inancı dairesinde her gün binlerce hayvanı boğazlayarak tüketmektedir) insanlar bu acıyı görmezden gelmektedir.
Bir insanın özellikle savunmasız bir çocuğun acı çekmesi, binlerce insanın gözyaşlarını akıtırken, diğer canlıların öldürülmesi neden insanlarda gözyaşına sebep olmamaktadır.
Asıl olan acı çekip çekmemek mi, yoksa insana verilen ruhun hakikatinde gizlenen sır mı?
Dünya macerasından sonra bir yaşamın olduğunu anlatan bütün semavi kitaplar, insanın bedeninin topraktan oluştuğunu anlatır. İnsanı anlamlı kılan, kulluk vasfını yükleyeni bir ruhun da kendisine verildiğini ve asıl insanı insan yapan şeyin de bu ruh olduğunu ifade ederler.
Semavi kitaplarda geçen yaratıcının adaletli olması kavramına baktığımızda, bütün insanların beden bakımından hemen hemen eşit güzellikte ve zeka bakımından eşit üstünlüklere sahip olması gerekmiyor mu?
İnsanların beden bakımından birbirinden farkı güzellikte ve akli olarak birbirinden farklı üstünlükte olması, ayrıca mal-mülk ve diğer maddi manevi üstünlükleri de düşündüğümüzde, Yaratıcının insanları yaratma konusunda adaletli olduğunu ne kadar söyleyebiliriz?
Peki Allah mı adaletsiz, yoksa biz mi Allah’ı yanlış anladık?
Eğer sadece beden bakımından varoluşa inanırsak, bütün canlıların hissettiği acının, insanların beden olarak yaşadığı acıya eşdeğer olduğunu söylememiz gerekmez mi?
Aynı şekilde yaşanan bedeni huzur, verilen üstünlüklerde yaratanın insanlar arasında haksızlık yapıldığına inanmamız gerekmez mi?
Peki ya biz yaratanı hep yanlış anladıysak, asıl dikkat çekmemiz gereken başka bir hakikat var ise, bu güne kadar bizler hep yanlış mı yaşamış olduk?
Dünya denen şu hayat dairesine farklı anlamlar yükleyip, gereksiz güzelliklere aldanıp, toprak olacak olan şu bedene fazla mı mana kattık?
Her yaşta, her güzellikte, her zekada olan insanların toprak olmasına şahit olduk. Her güzelliğin yaşlanıp çürüdüğü, her gücün tükendiği ve her zenginliğin eridiğine şahit olduk.
Ama bir şey var ki, her yaşta, her güzellikte ve her zenginlikte insanı terk etmedi. O da RUH…
Asıl olan sadece ruh mu?
İnsanın bir vicdanının olduğunu, güç yitiremediği duygularının olduğunu, ölümden sonrası için elinden olmadan korkuya kapıldığı, inceden inceye hakikatin etkisinde olduğu bir gerçektir ruh.
İnsanı sadece beden bakımından değerlendirirsek eğer, yaratan zahiri özelliklerle herkese haksızlık yaptığını söyleyebiliriz. Ama ruh manasından ele aldığımızda aslında hiç kimseye adaletsizliğin yapılmadığını görebiliriz.
Çünkü her insanda bir ruh var ve bu tüm insanlara eşit duyguları yaşatmaya yeterli bir sebep.
İçinde insani değerler, vicdan ve adalet taşıyan bir insan, dış güzellik bakımından kötü olsa da, bu değerlerden yoksun olan insandan her daim daha üstündür.
Haksız yere bedenine acı verilen bir insan, haksızlığa uğratandan her daim daha üstündür.
Yardıma muhtaç olan bir insan, yardıma muktedir olan bir insanın manevi körlüğünde her zaman daha üstündür…
Ve bu ruhları taşıyan insanların ruhları, her bakımdan diğer ruhlardan daha üstündür.
Ve yaratıcı bize bir şey demekte;
Şu gördüğünüz hiçbir şeyin kıymeti yok, asıl görünmeyen varlığınıza odaklanın…
Sizi siz yapacak olan sizden alınarak yok olacak değerler değil de, sizi siz yapan, yok olmayacak olan ruhunuz.
Ruhunu keşfeden Allah’ı keşfeder. Dünyada bir bedenimizin olması, hakiki kulluğun ispatı için bir araçtır. İnsanlar arasındaki üstünlükler de, bu keşfi kolaylaştırmak içindir.
Dikkat edin, ne hakikatte bir daha Allah’ı keşfetme şansınız ne de gerçek manada Allah’a bir daha ibadet etme şansınız olmayacak.
Toprak hiçbir canlıyı iki kere doğurmadı…