İnsan olarak hayatın kimi zaman en üst seviyesini, kimi zaman ise en alt seviyesini yaşarsın. En dibe vursan da bazı duygular yarım kalır. En üste çıksan da yarım kalan duygular tamamlanmadığında hep bir yanın eksik kalır ve kafanda “Acaba tamamlansaydı bir sonuca bağlansaydı ne olurdu?” sorusu sürekli döner durur.
Hayatın her alanında bu duygular seni mahveder. İçinde ne kadar atlattım desen de bir türlü sorgulamayı bırakamazsın; sana o duyguyu bırakan insan hayatına belki devam ederken sen sürekli o insanı veya neyde duygun yarım kaldıysa onu düşünürsün. Gece olur hüzne boğulursun. İstersin ki bitsin, kötü sonuçlansa da sonuçlanmış olsun, kafanda soru işareti olmasın. Ama hayattır bu, her istediğimiz maalesef olmaz. Kimileri işine geldiği gibi yaşar, sizi bir enkaz olarak bırakır. Bu enkaz büyür büyür ve içinden çıkılmaz bir hale gelir. Bir zaman sonra alışırsın o duyguyla yaşamaya, ama geceleri her zaman aklını yoklaması gerekir artık. Bu yarım kalmışlık ailede de olabilir, arkadaşlıkta da veya aşkta da olabilir. Aile konusunda baba sevgin içinde yarım kalır, hasretle büyürsün veya anne sevgisiyle hepten duyguya aç kalırsın. Babanın neden öyle davrandığını anladığın an, o duygun tam olur içinde ukde kalsa da, sorgulamayı bırakırsın, hayatına devam edersin. Arkadaş konusunda da yarım kalabilirsin. En değer verdiğin, her şeyini paylaştığın kişi seni yarı yolda bırakmış ama nedenini düzgün anlatmamış, açıklığa kavuşmamış ise bu duygun da içinde yarım kalır. Bu duygunun tamamlanması biraz mümkün olmayabilir, tamamlansa bile güven problemi meydana getirir insanda. Kendini sorgulamaya başlar insan; En sonuncu duygunun yarım kalması ise hayatın içine eder, özel duygularını paylaştığın, hayaller kurduğun, bakışlarında hayat bulduğun insan, nedensiz bir şekilde seni hiçbir şeyi olarak istemez, bir köşeye atarsa, bu yarım kalmışlık seni bırakmaz. İstenmediğini direkt söylemeyen kişi, kafanda sürekli soru işareti oluşturur. Hayatta ondan başka birini sevsen bile onun duygusunu aşamadığın için kimseye duygu hissetmezsin. Ondan başka birisi ile bir şeyler yaşamak, onun anısı üzerine anı koymak sana büyük bir yük gibi görünür. Halbuki o bunu kolay bir şekilde yapabiliyorken senin hala onda kalman, hem kendin için, hem de hayatına alabileceğin yeni biri için haksızlık olur. Konuşmak istersin ama ne konuşacağını bilemezsin, “onu göreyim ne olursa olsun” dersin, fakat gördüğün zaman dilin tutulur, konuşamazsın. İçinde yaşadığın çığlıklarını ona gösteremezsin. Bağırmak istersin, hiçbir şey yapamazsın. o başkasının ayrılık acısını yaşarken sen kimseyi sevememenin acısını yaşarsın içinde. Sorarsın kendi kendine; “Bu gece bana ne zaman zulüm olmayacak” fakat cevabı bulamazsın, bilirsin ki, “Neden?” sorusunu o kişi cevaplamadı mı hiçbir zaman kendini toparlayamazsın. Bu da kimseyi onun gibi sevemeyeceğin, herkes de onu arayacağın anlamına gelir.
Yarım kalan aile sevgisi, arkadaşın verdiği değer ve aşkın yarım kalması hayat boyu olacak bir serüven olur bazen. Kimimiz hepsinin yarasını bilirken, kimimiz ise tek tek yaşarız bu duyguları. Ama bir şekilde her insan yarım kalır bu dünyada; hangi konuda olursa olsun, hep sorgularız her şeyi ve bununla yaşamaya elbet bir gün alışır, üzerini kapatmayı başarırız.