Okuldan arda kalan vakitlerinde çalışmak zorunda olan Sinan’ın aklına yeni bir fikir daha gelmişti ve evinin arka tarafında kalan küçük alanda bir şeyler yetiştirip satacaktı. Elbette bu konu hakkında pek bir bilgisi yoktu ama öğrenmesinin zor olmayacağını tahmin edebiliyordu. Okul, ödev ve bulabildiği herhangi bir işte çalışmak dışında boş kalan tüm zamanlarını bahçeye ayıracak böylece pazarda bir şeyler satarak ailesine yardımcı olabilecekti. Belki biraz fazla kazanır ve küçük kardeşine bir bayramlık bile alabilirdi. Kendisi başkalarının verdiği eski kıyafetleri giymeye alışmıştı ama kardeşi yılda bir defa bile olsa yeni elbiseler giymek istiyordu. Komşusundan emanet aldığı el arabasıyla pazarda küçük taşıma işleri yapıyor ve akşamları tezgahları toplamaya yardım ediyor böylelikle eline biraz para geçiriyordu. Bu defa kazandığı parayla biraz tohum satın almış ve kafasına koyduğu şeyi yapmak için yola koyulmuştu. Evi uzaktı ve yürüyerek gelmek zorunda olduğu için çok yorulmuştu. Annesi ona dinlenmesini tembih etmişti ama o hemen bahçeye koştu ve orayı çapalamaya başladı daha sonra tohumları ekerek hafifçe suladı. Sıra ödevini yapmaya gelmişti ama ödevini yaparken uyuyakalacak kadar yorgundu. Ödevinin başında bir süre uyuduktan sonra gece yarısı uyanmıştı ve hemen kaldığı yerden devam etmiş, ödevini aksatmamıştı. Zaten onun okulda başarılı olmasının en önemli sebeplerinden biri derslerine ve ödevlerine özen göstermesiydi.
Aradan belirli bir süre geçmiş ve domatesler satılacak kıvama gelmişti. Üstelik gayet bereketli bir toprağı vardı bu yüzden beklediğinden daha fazla domates yetişmişti. Heyecanla bunları pazara götürdü. Küçük bir tezgah açmıştı ve biriktirdiği temiz poşetleri kullanıyordu. Poşetlerin hepsinin aynı renk olmasına özenle dikkat etmişti çünkü insanlar farklılıktan dolayı temiz olmadığını düşünebilir ve ondan satın almazlardı o zamanda bütün emeği ve günü boşa gider, hayalleri suya düşerdi. Neyse ki ilk müşterisi gelmişti ve yanda bulunan tezgahın terazisini kullanarak ilk satışını yapmıştı. O gün güzel satış olmuş ve oradan memnun ayrılmıştı. Sonrasında süreç aynı şekilde devam etti, hatta o kadar iyi gidiyordu ki kardeşiyle birlikte annesi ve kendisine de bayramlık almayı düşünecek duruma gelmişti. Evin ihtiyaçlarına katkı sağlıyor bir yandan da para biriktiriyordu. Yaptığı hesap doğru ilerlerse bayrama kalmadan kıyafet paraları tamam olacaktı.
Yine pazarda tezgah açtığı bir günün akşamıydı ve bayram yaklaşıyordu. Elindeki tüm domatesleri satmasına rağmen paranın yetersiz kalmasından korktu ve eskiden yaptığı gibi tezgahları toplamaları yardım etmek istediğini söyledi. Pazarcılar kabul etmişlerdi, zaten onlarında yardıma ihtiyacı vardı. Nihayet eline bir miktar para geçmişti. Yine saat çok geç olmuştu ve eve yürüyerek gitmesi gerekiyordu. Çünkü evin masrafları vardı ve bayramlık alacağına da söz vermişti. Aslında taksi o kadar pahalı değildi ama yine de onu sarsabilirdi. Yolu yarılamıştı ama yine de şehir merkezinden oldukça uzaktaydı. Sokağın ıssızlığı ve yanıp sönen sokak lambaları insanın içine işliyordu. Üstelik etraftan gelen köpek seslerini de gittikçe yaklaşıyor gibi hissediyordu. Sinan’ın elini cebine götürüp paraların orada olduğunu hissetmesi ve bayramlıkları düşlemesi içine işleyen korkuları yok etmeye yetmemişti. İçinde kötü bir his vardı ve yanılmamıştı. Karşıdan 25-30 yaşlarında üç sarhoş geliyordu ve niyetleri gayet açıktı. Önce birisi ona omuz attı ve önüne baksana diyerek suçu ona yüklemeye çalıştı ancak Sinan oradan kurtulmak için arkasına bile bakmadan özür dilemiş ve yoluna devam etmeye çalışmıştı. Arkasından yaklaşan adam, dur bakalım öyle çarpıp kaçmak var mı? kuru bir özürle kurtulamazsın diyerek omzuna yapıştı. Diğeri ona eşlik ederek bu seferlik seni affedebiliriz ancak bize bir miktar ödeme yapman gerekiyor dedi. Ama hiç param yok ki diyen Sinan kendini inandıramadı ve burnunun tam ortasına yediği kafa darbesiyle savruldu. Tam kafasını kaldırıyordu ki diğeri gözüne bir yumruk savurdu neyse ki sıyırmıştı. Hemen doğrulup kaçmak istedi ama bu mümkün değildi. Son çırpınışlarla karşı koymaya çalışarak birisini yere devirdi. Ama kalıplı olan diğer adam onu yakaladı ve öldüresiye dövdü. Sıra parasını almaya gelmişti ama Sinan çok inat etti. Bu sırada yerde yatan adam kalmış ve dayak yemeyi hazmedememişti. Cebinden çıkardığı bir çakıyı Sinan’a sapladı. Onlar hemen kaçıştılar ama Sinan yere düşüp kaldı elinde tuttuğu paralar kanlar içerisindeydi. Uzaktan yanan ışıkları ve bağırış seslerini duyuyordu. Parasının elinde olduğunu hissederek gülümsedi ve gözleri kapandı.