Yas

Ayten Yağmur 405 Görüntüleme 1 Yorum
7 Dak. Okuma

Gözlerimi kapadım ve bir gün öncesini düşündüm oturduğum yerde.Nasılda zor gelmişti sıcacık yatağımdan çıkmak. Penceremin yarısı açık kalmış tülünün arasından gökyüzünü izlerken havanın kapalı oluşu yatağımdan çıkmamı daha da zorlaştırıyordu. Mis gibi yumuşatıcı kokan battaniyemi başımdan yukarı çekip direndim çıkmamak için yataktan. Sonra birden bire bu günün aslında çok özel bir gün olduğu geldi aklıma. Annemin doğum günüydü ve komşularımızla beraber ona bir sürpriz hazırlayacaktık. Günler öncesinden her şeyi planlamıştık. Asude teyzeyle pasta almaya gidecek, oradan da annemin en çok sevdiği mağazadan hediye alacaktık. Nasıl da unutmuştum bütün bunları. Kendime kıza kıza yerimden kalktım. Odamı gelişigüzel topladıktan sonra mutfağa geçtim. Annem her zamanki gibi erkenden kalkmış , kahvaltıyı hazırlamaya çalışıyordu. Beni görünce, “Günaydın tatlım. Ben de seni uyandırmaya gelecektim. Nasıl oldu da kendiliğinden uyandın. Şaşırdım doğrusu.” deyince, “Aşk olsun anne, ben her zaman erken kalkarım.” dedim . Cümlemin bitmesiyle annemle gözlerimiz buluştu ve hemen ardından her ikimiz de kocaman bir kahkaha atarak birbirimize sarıldık. “Aslında ben pek erken kalkamam.” dedim kahkahamın arasında. Sarıldım anneme. İçimden iyi ki doğduğunu, benim annem olduğu için ne kadar şanslı olduğumu, ona olan sevgimi kelimelerle ifade etmemin mümkün olamayacağını söyledim ama o duymadı. Akşam bütün bunları belki de daha fazlasını ona içimden geldiği gibi söyleyeceğimi bildiğim için sustum şimdilik. “Hadi babanı ve kardeşini de kaldır da güzel bir kahvaltı yapalım ailece.” dedi annem. Önce babamı sonra da kardeşimi kaldırdım. Asude teyzeyle buluşma saatimize az kalmıştı. Alelacele hazırlandım ve bir kuş sütü eksik olan kahvaltı sofrasına oturdum. Sürprizimizden babamın da haberi vardı. Kardeşime söylememiştik, çenesini tutamaz da anneme söyler diye. Babamın keyifli hali, annemin şen gülüşleri, kardeşimin sevimli halleri eşliğinde hayatımın en unutulmaz kahvaltısını yaptım. Sanki, hayatımın en güzel böreği, en güzel reçeli, en güzel çayıydı. Şimdi gözlerim kapalı dünü düşünürken tüm duyularımla bütün bu güzellikleri hissediyorum. Babamın sesini duyuyorum, annemin sıcaklığını hissediyorum. Böreğin kokusu, çayın tadını duyuyorum. Bir ara saatime baktım, geç kalırım düşüncesiyle işim olduğunu söyleyip kalktım kahvaltıdan. -Keşke bu kadar erken kalkmasaydım.-

Belirlediğimiz saatte buluştuk Asude teyze ile. O kadar çok gezdik, o kadar çok gezdik ki saatlerin nasıl geçtiğini fark etmemiştim. Ama değmişti doğrusu. Aldığımız hediye içime sinmişti. Hediyenin yanısıra bir de çiçek alalım dedi Asuda teyze. Yolun karşısına geçip en yakındaki çiçekçiye girdik. “Biz orkide almak istiyoruz.” dedi tereddütsüz. “Annemin orkide sevdiğini bilmiyordum.” dedim şaşırarak. “Ben de bilmiyorum. Ama orkide sevginin, mutluluğun ve aşkın çiçeği. Ama en çok da asaleti, zarafeti ve masumiyeti simgeler. Tıpkı annen gibi.” deyince bir müziğin devam eden notaları gibi, “Tıpkı annem gibi.” dedim ben de. Ve böyle bir dosta sahip olduğu için annemin ne kadar şanslı olduğunu düşündüm.

Aldığımız her şeyi Asude teyzenin evine bıraktık. Akşam saat sekizde buluşmak üzere sözleştik. Komşuları toplayp gelecekti Asude teyze. Ben de eve geçtim.Saatin sekiz olmasını bekliyordum sabırsızlıkla. Tüm aile odada çayımızı içip televizyon izlerken kapı çaldı. “Anne, sen birilerini bekliyor muydun?” dedim içimden kıkır kıkır gülerek. Kapıya yöneldi annem, arkasında da ben ve babam. Kapı açılınca karşısında komşularımızı, en önde de Asude teyzeyi ve elindeki pastayı görünce bir donup kaldı annem. Hep bir ağızdan, “SÜRPRİZZZZZ” diye bağırdık. Önce babam sarıldı anneme, sonra ben, daha sonra da içeri giren komşularımız sarıldı anneme sırayla. Yeni yaşını kutladık. Sağlıklı, mutlu ve hep birlikte olmayı diledik. Bir ara annemin gözleri doldu. “Demek bugünkü telaşının sebebi buydu.” dedi ve bir öpücük kondurdu yanağıma. -Şuan o öpücük hala yanağımda anne, sevgi dolu bakışın gözlerimde. Ömrüm boyunca onları oraya sabitledim.- Yedik, içtik, eğlendik. Müziği son ses açıp dans ettik, muhabbet ettik ve saatler nasıl geçmiş bunu hiç fark etmedik. Komşularımızı uğurlarken, bunu hep yapalım dedi annem. Görüşmek üzere ayrıldık ve herkes evine gitti. Geç olmuştu. “Evi yarın toplarım ben, yatalım. Yarın okul var, geç kalmanızı istemem.” diyerek gönderdi bizi odamıza annem. Ama uyumadı biliyorum. Her yeri topladı ve kim bilir saat kaçta yatağına girdi. Sonra uyudu herkes. Annem, babam, kardeşim, Asude teyze, Cevdet amca, Zeynep abla… Tüm apartman sakinleri uyudu. Tüm mahalle, tüm şehir ve ben de uyudum. Sonra herkes uyandı mı bilmem ama ben büyük bir sarsıntıyla uyandım 6 Şubat gecesi saat 4 civarı. Önce rüyadayım sandım. Sonra babamın ve annemin bağırışını duydum. Bir uğultu, doğadan gelen bir çığlık duydum. Kardeşimin sesini duymadım hiç. Ayağa kalkmaya çalıştım, belki de birkaç adım attım. Birileri beni sağdan sola, soldan sağa çarpıyormuş gibi hissettim. Sonra büyük bir acı, sonra başımdan akan bir sıvı, sonra karanlık… Ve sonra büyük bir sessizlik…

Gözümü açtığımda kendimi hastanede buldum. Birkaç kırık dışında çok ciddi bir durumum yoktu. Sanki rüyada gibiydim. Büyük bir kabusun içinde, sanki cehennemin provası yapılıyordu. İnsanlar oradan oraya koşturuyor, herkes bir telaş ve acı içinde… Her yerde yaralılar, her yerde ağlayan insanlar, her yerde çaresizlik oluk oluk akıyordu. Depremi anlatıyordu herkes. Bense her gördüğüm kişiye annemi, babamı, kardeşimi soruyor; onlardan bir haber almaya çalışıyordum. Sonra birilerinin yardımıyla evimizin oraya geldim. Şimdi evim diye baktığım sadece taş ve beton yığını. Bir yer buldum, çöktüm oraya. Şu bizim perdemiz değil mi? Şu ucu görülen kanepeyi hatırlıyorum. Zeynep ablaların salonundaki kanepe. Şu balkon kimindi? Peki annem nerede, babam nerede? Peki ya kardeşim? Asude teyze? En yakın arkadaşıım? Neredeler?

Uzaktan evimizin enkazına bakarken küçük bir kağıt gördüm. Tanıdık, bana ait bir şey. Yaklaştım. Dün aldığımız çiçeğin üzerindeki karttı bu. “Ailenle birlikte huzurlu, mutlu, sağlıklı ve hep birlikte uzun bir ömür dilerim. Asude Albayrak.” Okudum, bir daha okudum, bir daha okudum.

Şimdi bir taşın üzerine oturup, enkaza dönmüş evime bakıp bir gün öncesini düşünüyorum. Babamın sesini duyuyorum, annemin sıcaklığını hissediyorum. Böreğin kokusu, çayın tadını duyuyorum. Ve çaresizce bekliyorum. İçten içe de kızıyorum kendime. Keşke kahvaltıdan bu kadar erken kalkmassaydım.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Öğretmen / Yazar
1 Yorum
  • çok güzel… çok üzücü… içtenlikle sabırlar diliyorum…Rabbım hepsini cennetine alsın…çiçeklerle ve pastalarla karşılasın… resulune komşu eylesin…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version