Sabah namazını bitirip eline tespihini aldı, sadece bir gün vardı ameliyata. Doktor çok para istemişti, başından bu yana bekliyordu ancak kenara hiç para koyamamıştı.
Bütün yolları denemiş, yapamamıştı. Eli titreye titreye bankayı aradı. “Cumartesi günü oğlumun ameliyatı için 40 bin TL lazım. Nasıl alıyorum, ne kadar ödüyorum?” dedi. Müşteri temsilcisi “64 bin TL olarak ödersiniz 24 ay vade olunca, ancak 2 bin TL de dosya ücreti var.” dedi. Kafası zaten bulanıktı, sessizce, “O zaman 66 mı ödeyeceğim?” diyebildi. Temsilci, “Hayır hayır, ödemeniz sabit, elinize geçecek olan 38 bin” dedi.
Bir an telaşlanarak, “Bana 40 bin lazım, doktora vereceğim, eksiğini nereden bulayım?” deyince temsilci, “O zaman 45 bin yapalım” diye öneride bulundu. Sesi iyice kısılarak, “O zaman kaç ödeyeceğim?” diye sordu. Temsilci, “72 bin TL eline geçen 43 bin TL olacak. Ayrıca artı paranız çok içerde, para hesaba yatınca önce artı para çeker onu, sonra siz eksiği yine artı paradan tamamlarsınız” dedi.
Son takatiyle, “Şimdi söyleyeceklerim size değil, sadece kaydediliyor diye söylüyorum. Bize küçükken bankacıyla evlenilmez, haram kazanıyorlar derlerdi. Haram helal bilmem ama bu yapılan düpedüz tefecilik. Hem de oranları yasalarla belirlenen legal bir tefecilik. Hem ekonomi berbat olacak, hem sağlık işleri parasız yürümez halde olacak, hem de para bu şekilde elde edilecek. Haftanın 6 günü 12 saat çalışıyorum, 24 ay boyunca 18 saat çalışmam gerekecek. Bu insanlık onuruna aykırı. Şartları bu ölçülerde ödemeyi kabul edecek kadar zor olanı bekliyor ve damarından bağlıyorsunuz. Şartlarınız belli, bunu kabul edecek durumda olanın başka yolu olmadığını da biliyorsunuz. 10 şiddetinde deprem olursa şaşırmamak lazım, zira hile yapan zahmetli ölür ki bunlar çok sağlam hileler…”
Hepimiz bunalıyoruz, başımızda dönen isteklerle baş etmekte. Ne var ki zaruretler hasıl olunca irademizi kullanmak imkansız oluyor. Sağlık öncelikli değerimiz, hele bir de evlatlarımız söz konusu olunca akan sular duruyor. Ev, araba, evlilik gibi ihtiyaçların adı altında türlü türlü seçeneklerle krediler var.
Bir kere elini vermeye gör, ömrünü kurtaramazsın. İşyerinde burnundan getirseler, kallavi bir kredin varsa dilini düğümler ram edersin. Bir ay işsiz kalsan tüm dengelerin bozulur. Robot gibi başın önünde, komutlar zihninde ayı doldurur, taksitleri öder, kalana sığmaya çalışırsın.
Haksızlık görür, gözlerini yumar, kötülük planları duyar kulaklarını tıkarsın. Dur denilecek yerde önde durursun ama, dili yutar öylece susarsın.
Veresiye hayatlar yaşıyoruz, o veya bu şekilde bankalara ipotekli. Elimizi sürmeden, zaruri bir ihtiyacın ödemesini yerine ulaştırıp kalan ömrümüzü kalan taklitlere bölüyor, yaşamı hissetmeden ölüyoruz, yavaş yavaş.
Planlanmış programın içinde haftada bir gün, ne kadar hissedebilirsen o kadar varsın.
Evin bakımı, çocukların ihtiyaçları, kişisel bakımın, uyku, sağlık sorunların, telefonla görüşme yapmak için sıraladıkların, uçup giden bir damla pazar.
Hafta içi yorgunluğunu arıyorsun hafta sonu evde mesai yaparken. Zihnin, bedenin, bütün olarak yoğun bir karmaşık mesai yaşıyor. Elinde avucunda ne varsa hepsi emanet aslında.
Ayağını yorganına göre uzat derlerdi eskiler. Hangi yorgan diyorum, üzerimizde hiç bişi yok. Altımızda yatak varsa şükredelim.
Çocuklarımıza borç bırakmadan ölürsek en büyük serveti bırakmış oluruz. Dünyada en büyük servet sağlık, arkasından gelen ise borçsuzluk.
Nereye ne kadar olduğunun hiç önemi yok. Eline almadan alnının terinin karşılığını, bir yerlere veriyorsan, türlü türlü hastalıkların, tarifsiz iç bunalmaların, karar verememe, kararında duramama, hayellere yer verememe, sevdiklerinin isteklerini görmezden gelme gibi acı çektiren bir ton bahaneniz olur da değişti derler dışardan size bakanlar.
Değiştin tabi, cıvıl cıvıl içinde kuşlar uçuşan bir insandın, orman yangınından geriye kalan simsiyah dağlara döndün. Kavrulmuş gönül toprağından buram buram pişmanlık kokusu geliyor. Ümit çiçeklerin yandığı için sevinç kelebeklerin uçuşmuyor ruhunda.
Sadece içinde değil bu yıkım, dışında halin ve tavrında da bezginlik, kolay kabulleniş, sızlanma ve bitmeyen, her şeyi kuşatan sınırsız bir serzeniş var.
Bir de durmadan ileriye atılan ödeme planları, bitirme ve bir daha yapmam kararları. Ta ki son bir iki taksit kalana kadar. Ucu görününce yeni atılımlar, bitmeyen esaret ve sığındığın borç yiğidin kamçısıdır savunması.
Unutulmaması gereken bir şey var ki bu anlaşmalı ödemeli bire üç verdiğimiz hesaplar, bahsi geçen borçla uzaktan yakından alakalı değil. Birebir ödemelerdedir yiğitlik, birebir çabalayarak üstesinden gelme kastedilir.
Bu olsa olsa kredi garibin kölelik kemendidir. Sahibini ihya, garibi imha eder diye söylenebilir.
Bankalara uzak, kredilerden ari, huzurlu mutlu günler için Rabbim hepimizi muhafaza eylesin…