Adler, Yaşama Sanatı’nda Bireysel Psikoloji kuramının temel manifestolarından yola çıkarak hayatın temel dinamiklerini anlamamıza yardımcı olmaktadır. Adler, bizleri yaşam enerjisinin kaynağına götürürken seans tecrübelerinden kesitlerle eşsiz bir yolculuğa götürmektedir. Nedensellik ilkesinden yola çıkarak ileri yaşamımızın aslında bir sonuç olduğunu ispat etmek istercesine sayısız örneklerle karşımıza çıkmaktadır.
Adler, Bireysel Psikoloji temel sayıltılarına göre yaşamımızın şekillendiği iddia etmektedir. Başlıca sayıltılar şu şekildedir; organ eksikliği, ilk anılar, aşağılık kompleksi, üstünlük kompleksi, yaşam üslubu, doğum sırası, erkeksi protesto, toplumsallık kavramlarıdır. Bütün bu kavramlar insanı anlama noktasında sadece bütünün parçalarıdır. İnsanı yaşamı anlamak istiyorsak parçalardan yola çıkmamızı istemektedir. Her bir parça bütünü anlamamız için vardır. Adler bu kavramlara nasıl bakmamız gerektiğini, hangi açıyı yakalarsak insanı daha iyi anlayabileceğimizi göstermektedir. Adler’in bazı kavramları psikoloji literatürüne ilk defa katılmıştır.
Organ eksikliği; bir organın herhangi bir bozukluğu görüldüğü zaman doğa ile bozukluğu ortadan kaldırmak için özel çaba harcar ya da en azından bir başka organın gerekli gelişimi geçirip hasara uğrayan organın işlevini üstlenmesini sağlayarak baş gösteren bozukluğu gidermeye çalışır. Örneğin bir insanın bir organında medyana gelen bir eksiklik diğer organın daha hassas olmasına neden olur. Sığır, dilsiz veya kör olma durumunda insan bu durumu başka bir kanala aktarmaktadır. İnsan bu kanalı olabildiğince yaşamın anlamı haline getirmektedir. Mesleğimizi seçerken organ eksikliği bizim kendimiz ifade ediş şeklimiz olmaktadır.
İlk anılarımız bizim 4-5 yaşımızda hayatımıza giren ilk bilinçli yaşam durumlarımızdır. İnsan bu yaşta olaylara anlam yüklemeye başlayacaktır. Olaylara yüklediği anlam onun hayata bakış açısını olumlu veya olumsuz etkilemeye başlayacaktır. İlk anılarımız daha çok yakın çevrenin etkili olduğunu uzak çevrenin bu anılara ileri yaşamı etkileyecek kadar yön veremediğini ifade etmektedir. Bir annenin çocuğuna bakışı, ona sarılması, şefkati veya bir babanın çocuğun diğer çocuktan daha farklı kucağına alış şekli. İnsan geleceği karakterin oluşumunda çok hassas bir yaş dönemini de içinde barındır. Öyle bir dönemki kıskançlık, şımarıklık, vb. gibi karakter oluşumları insanın öğrendiği-öğretildiği bir zaman dilimidir.
Aşağılık kompleksi, insanın küçük yaşlarda yetersizlik duygusunu yaşamasıyla başlayacaktır. Bu yetersizlik duygusunun oluşması için çok büyük olaylara gerek yok. Sadece birey için durum yaşanırken yeterince anlamlı olsun. Aşağılık kompleksin oluşması ani yaşmışlık gibi bir durum olmadığını belirtmekte yarar var. Kompleks 4-5 yaş arasında yeterince etki edecek kadar sürsün. Her insanda aşağılık kompleksi mevcuttur. Kimi bu durumu olumlu alanlara kanalize ederken kimi bu durumu olumsuz alanlara yönlendirmektedir.
Üstünlük kompleksi, aşağılık kompleksi yaşayan insanların bu durumu kotarabilmek için geliştirdikleri bir sistemdir. Bu sistem bizim yaşama anlam katmamızda, hayatımızı yönlendirmemizde son derece önemlidir. Üstünlük kompleksi, aşağılık kompleksin tamamlayıcı unsurudur. Hayatımıza anlam kattığımız bir stratejidir. Yaptıklarımıza bir kılıftır. Bir insanı iyi gösteren veya daha çekilebilir yapan maskedir. Hayata karşı eksiklerimiz yok deme şeklimizdir. Algımızın şemasıdır. Yaşama anlam katmak için sebebimizdir.
Yaşam üslubumuz, bizim yaşamı anlamama, yorumlama ve yönlendirmemizdir. Hayatımızı nasıl algılanmamız gerektiğinin şemasını kurup bu şema çerçevesinde bakarız. Yaşam üslubu, bireysel psikolojinin temel sayıltılarının bütününü oluşturduğunu fark ettiğimizde her şey daha anlamlı olacaktır. Yaşam üslubumuz bir neden değildir. Bir yoldur yolun sonucudur. Hayat yolumuzun rehberidir. İnsanı anlamada, anlamlandırmada bir deniz feneridir. Karanlıkta kalan, gün ışığına çıkmamış anılarımızın bir sonucudur. Adler seanslarında karşılaştığı güç durumlarından çıkmak için yeteri kadar iyi analiz edilmiş bir yaşam üslubunun yapılması gerektiğini belirtmektedir. Yaşam üslubu olmadan eksik veya hatalı olacaktır bütün tedavi girişimleri.
Adler’in belki de komplekslerden sonra en çok bilenen, psikoloji literatürüne kattığı en önemli kavramı doğum sırasıdır. Bu kavram öyle bir olgu ki bütün insanlığın etkilemiş olması gereklidir. Adler bu kavrama bu kadar büyük bir anlam yüklemiştir. Bütün insanlık ya ilk çocuk olup kardeşi doğunca tahtından edilmiş bir savaştır ya ikinci çocuk olup hep önündeki tahtın sahibiyle mücadele etmiştir. Ya da tek çocuk olmanın avantajını ve dezavantajını yaşamıştır. Doğum sırasın birden çok kombinasyonu vardır. Erkek çocuklarının kendi aralarında giriştiği bir sıralama, kız çocukların kendi aralarında giriştiği bir sıralama, kız ve erkek çocuğun aralarında giriştiği bir sıralama mücadelesi şeklinde birden fazla doğum sıralamalarında değişkenlikle birlikte insanı etkilediğini ifade etmiştir.
Erkeksi protesto bu kavram aslında insanlığın doğuşundan bugüne değin varlığını sürdürmüş belki de insanlığın sonuna kadar varlığını koruyacaktır. Kavrama gelirsek kısaca erkeklerin başta anne baba olmak üzere toplumların erkekleri hep yüceltmesi her şeyin en iyisini ona verilmesi hep en iyilere sahip olmasının kız çocukların bu duruma geliştirdiği düşünülen bir kavramdır. Bu kavram ortaya atıldığı dönem erkek çocukların daha çok değer verilen korunan saklanan bütün olanakların onlara sunulduğu bir dönem belirtmekte yarar vardır ki şu an bu anlayış hala etkisini kaybetmemiştir. Kaba bir ifade ile kız çocukların erkeklerin elinde bulundurduğu bu olanakları kendisinde olmasını arzulayan kıskançlığın yansımasıdır. Kızlar erkekler gibi giyinebilir onlar gibi kaba, kavgacı olabilir kısaca erkeklerin yaptığı her şeyi yapabileceğini kanıtlama çabasıdır. Tabi ki sadece kızlar erkekleri kıskanmıyor, çevresinde kadınların yoğunlukta olduğu bir ailede yetişmiş erkek çocuklar da vardır. Erkek çocuklar kızlar gibi makyaj yapabilir, topuklu ayakkabı veya elbise giyebilir, davranışlarında sertlikten vazgeçip naifliği tercih edebilir.
Elbette bu kuramın bir toparlayıcısı olacaktır. Derleyen bir düzene sokan, düzenin dışına çıkanı yola getirmesini bilen bir kavramın olmazsa olmasıdır bir kuramın. Bireysel psikolojide bu kavram toplumsal ilgidir. Toplumsal ilgi ne idi peki? Organ eksikliği yaşadığımızda bizim yöneldiğiniz kin ve öfkeyi içinde alıp bunu eriten ve anlamlı bir hayat gayesine dönüştüren bir kavramdır. İlk anılarımızın bizim sorunlarımızın temelini oluştururken bu bozuk zemine doğru müdahalelerle bir yapı dizayn eden, komplekslerin sonucunda seçtiğimiz yanlış yoldan bize doğru yola sokan, doğum sırası aslında sıralamaları etkisini minimum seviyeye çeken toplumsal ilgidir. Toplumsallaşmayla birlikte insanı insan yapan erdeme ulaştırır. Toplumsallaşan insan evlenilebilir bir insan yapar. Suçluyu kanun yapar. Okulda düzen bozan şımartılmış, ilgi odağı olmak için çırpınan bir çocuğun anne kucağı gibi sarıp ona ilgi olan toplumsallaşmadır.
Adler, davranışlarımızı temelini kalıtıma indirgenmesine ve indirgemeye çalışan her türlü düşünceye karşı gelmektedir. Kalıtımın davranışlarımıza kaynaklık etmesinden ziyade çevrenin, toplumun ve ailenin bu duruma neden olduğunu düşünmektedir.
Evleneceklere kısaca Adler bizlere şunu nasihat etmektedir. Toplumsallaşmamış bir eşten uzak dur. Toplumsallaşmamış bir insan seni anlamaz bencil olur. Hayata kendi çıkarları doğrultusunda bakar ve hayat gibi evlilikte anlamsızlaşır. Eşin eşit haklara sahip değilse ve eşit haklara inanmıyorsa evlilik sadece doğum sancısıdır.
İlk anılarımızın bizlerin cinsel yaşamımızı ve anlayışımızı oluşturmaktadır. 4-5 yaşlarında edindiğimiz cinsellikle ilgili yalan yanlış bilgiler gelecekte yaşayacağımız cinsel sorunların temelini oluşturmaktadır. Cinsel sorunlara kaynaklık eden ama bu durumu düzeltme bu sorunun oluşmaması için çocukların cinsel eğitim vermektir. Cinsel eğitim vermek ileride yalan yanlış bilgilere sahip olan eğitimsiz insanların önünü kesecektir.