Yaşama Tutunma

Kader Toparslan 409 Görüntüleme 2 Yorum
4 Dak. Okuma

Herkes kendine hayata tutunma sebebi bulur, umut etmeden, birilerine, bir şeye inanmadan yaşamak mümkün değildir çünkü. Bebeklikten itibaren gelişmeye başlar bu dürtü. İlk tutunduğumuz dal annemiz olur, ona olan bağlılığımız, bütünlüğümüz anne rahmine düştüğümüz andan itibaren başlar. Göbek bağı ile başlayan bağlılık, duygusal bağ ile devam eder. Hatta bu bağ annemizi kaybetmiş olsak bile kopmaz. Çünkü hem ruhumuzda hem de bedenimizde annemizin izlerini taşırız. Kopamayacağımız tek bağ da bu bağdır.

Bunun dışında kendi geliştirdiğimiz bağlar olur hayatta. Bu bağları istersek koparabiliriz, bunları kontrol etmek bizim elimizdedir. Bir canlıya ya da cansız bir objeye, nesneye olabilir. Bu bağlılıkları nasıl keşfederiz, biraz ondan bahsedeyim:

Anne ile olan bağ zaten bizimle geliştiği için, sonradan oluşan bağları keşfetmemize yardımı oluyor. Canlı bir bağdan örnek vermekle başlayayım. Birini kendinize çok yakın hissettiğiniz zaman, onunla geçirdiğiniz her an size huzur verir. Eğlenirsiniz, gülersiniz. Hatta o kişinin yanında saçmalamaktan, ağlamaktan çekinmezsiniz. Kendiniz olursunuz. Yemek yerken, gülerken, ağlarken dikkat etmek zorunda hissetmezsiniz. Bunlar da sizi bu kişiye bağlar; yanında huzurlu ve güvenli hissedersiniz çünkü. Bu huzur ve güveni kaybetmeye başlarsanız da bu bağı kendiniz oluşturduğunuz gibi kendiniz de koparabilirsiniz.

Cansız bir nesne ya da objeye olan bağlılığımız ise o nesneyi yanımızda, yakınımızda tuttuğumuz zaman ondan bir güç alır gibi hisseder ve kendimizi daha güvende, daha pozitif hissederiz. Genellikle cansız nesnelere olan bağlılık bir kişi ile alakalı olur. Tabii ki istisnalar vardır. Buna kendimden örnek vermek isterim: Geceyi, yıldızları ama en çok da Ay’ı izlemeyi severim. Çocukluğumdan beri Ay ile aramda bir bağ var gibi hissediyorum. O’na bakarken olduğum yerden çok başka yerlerde olduğumu ve O’nun ışığından güç aldığımı hissederim. Genellikle dolunay olduğu zamanlarda dünya bundan çok etkilenir. Meddücezirler daha kuvvetli olur, sismik hareketlenmelerde artışlar görünür. Benim için ise dolunayı gördüğüm geceler çok huzurlu ve sakinleştirici etkilere sahiptir.

Öyle ya da böyle hayata tutunmak için bir nedene, bir kişiye, bir nesneye bağlı olmak gerekiyor. Bu bağlılıklar kişilerin her halinden değişiklik gösterir. Askerler örneğin, vatan, bayrak aşkı ile kar kış demeden, soğuk sıcak demeden dağlarda ülkemizin bölünmez bütünlüğü için canlarını dişlerine takarak görev başındalar. Askerlik, polislik, koruculuk gibi görevleri yapabilmek için sadece alınan maaşlar yeterli olmaz, tabii ki gönülden istemek ve sevmek gerekir. Gerçek bağlılık da budur zaten. Dünyaya bir kere geliyoruz ve hayatı en güzel şekilde yaşamak hepimizin hakkı. Yaşanan her olumsuzluğa rağmen tutunacak en büyük dal ise inançtır. Çoğunluğu Müslüman olan bir ülkede yaşıyoruz. İnancımız gereği yeri, göğü, alemleri yaratan Tanrı’ya inanıyoruz. Yaşadığımız her şeyi de O’nun yazdığını, bize iyi ve kötüyü anlattığını, seçimi ise bize bıraktığını biliyoruz. Olanda ya da olmayanda bir hayır vardır demek bile bizim için hayata tutunmaya bir dal. İyi düşünüp iyi olmasını diliyoruz, geleceği hiçbirimiz bilmiyoruz fakat eğri ya da doğruyu ayırt edip ona göre yolumuzu seçmemiz gerekir.

Velhasıl kelam, bir kuru daldan, bir kaktüsten çiçek açıyorsa, taşı çatlatıp göğe yükseliyorsa bir tohum, yaşamak için her zaman bir neden bulunabilir. Sizi kalbinize ve ruhunuza teslim ediyorum. İçinizdeki çocukla olan sohbetiniz hiç bitmesin. Hayatınızın en güzel bölümü çocukluğunuz, en masum yanınız çocukluğunuz, onu sakın ihmal etmeyin. En güzele emanetsiniz. Sevgi ve saygıyla…

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yaşam Koçu
2 Yorum
  • Yüreğine sağlık güzel kadın keyifle okudum, kalemine kuvvet. Daha nicelerin de buluşmaya niyet ediyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version