Yaşamayı Başarabiliyor musunuz?

Yılmaz İmanlık 388 Görüntüleme Yorum ekle
2 Dak. Okuma

Hani bazen bir ışıltı yakalarsınız özgür bir kelebeğin gözlerinde. Yavaş yavaş oraya çekildiğinizi hissedersiniz. Kuşlar ötüşür ağaçlarda. Çiçekler bin bir neşeyle el sallar size. Menekşelerin güzelliğine hasta olursunuz. Bir gülün yanağındaki çiğ tanesine ısınır içiniz. “Yaşamak böyle masum olmalı.” dersiniz.

Yukarılarda bir serçenin özgürce uçtuğunu fark edersiniz. Mutlaka sizden bir şeyler götürdüğünü düşünürsünüz. Belki de yüreğinizi almıştır, hür maviliklere hediye edecektir.

Güneş upuzun saçlarını gökyüzünün en ücra köşelerine bile uzatırken sizin düşlerinizi de ihmal etmez. Hayallerinizi ısıtır. Hayallerinizdeki bulutlar güneşle olan dostluğunuza dayanamaz, yağmur olup yeryüzüne iner.

Dağların ötesinden şarıldayarak akan küçük dereyle birlikte ruhunuz da akıp gider uzaklara doğru. Ruhunuzu tırmalayan günahlar çakıl taşlarıyla birlikte sürüklenip gider. Şelalelerin çığlıkları size dünyaları bahşeder. Bir balık yavrusunun, özgürlüğün tadını çıkararak zıplaması kalbinizi on kez daha çocuklaştırır. Yaşlansanız da çocuksunuzdur. Yıllar yüzünüze imzasını kolay kolay atamaz. Göz kapaklarınız yaşama sevincinize isyan edemez.

Gökkuşağının renklerini özlersiniz. Gökkuşağının çıkması için önce yağmur yağmalı bilirsiniz. Bir ikindi sonrası sağanak yağmurlarında doyasıya ıslanırsınız. Saçlarınız, kirpikleriniz sırılsıklam olur ama üşümezsiniz, içiniz ısınır. Sonra gökkuşağını fark edersiniz başınızın üstünde. Bir güvercinin kanadından tutup oraya uçmak istersiniz. Gökkuşağına dokunduğunuz an dünyanın en şanslı insanı sizsinizdir.

Bazen yüksek dağlar boyunca, uzayıp giden yollar boyunca yürümek gelir içinizden. Her şeyi bir kenara bırakıp çıkınınıza yalnızca kendinizi alırsınız. Ağaçlar yaprak dökümüne durmuştur. Ayaklarınızın altında sarı yapraklar dans eder. Saçlarınız rüzgârın parmakları arasında darmadağın olur. Siz artık uzaklardasınızdır.

Dağların doruklarında buzdan şehirler gülümser yüzünüze. Evlerin bacalarından kıvrıla kıvrıla dumanlar tüter. Karaca bulutlar dumanların kalbiyle beslenir. Çılgın gibi dağ başı yalnızlığı çeker içiniz. Dağ başı yalnızlığını seversiniz. Dinlenmek istediğinizde irice bir ağacın gövdesine yaslanıp ormanın tertemiz havasından doyasıya soluklanırsınız. Bütün yorgunluğunuz gider, yeniden doğarsınız.

Ve siz yeşillik adına hiçbir şeyin kalmadığı o dağ başında küçük bir kır çiçeğiyle dost olabiliyorsanız yaşamayı başarabiliyorsunuz demektir.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version