Anlamlandırılmamış bir yaşam, sürdürülmeye değer mi? Logoterapi’nin kurucusu Victor Frankl, Nazi toplama kamplarında yaşamına devam ettiği esnadaki gözlemlerine dayanarak insanları hayata bağlayan bir “anlam” olduğunu aktarıyor. O zorlu kamp şartlarında kendine bir hayat buluyor. İnsanın yaşamayı sürdürebilmesi için hayatına manevi boyut kazandırmasının gerekliliğini ve bu tinsel bakış açısıyla birlikte elde edilen anlam yoksa orada kalınamayacağını fark ediyor. Tam tersi olarak, umutsuzluğun sonucunda ölümlerin gerçekleştiğine o kamplarda birçok kez şahit oluyor. Çünkü anlamlandırılamayan acı bireyleri ümitsizliğe götürüyor.
Sizce yaşamınızın anlamı nedir? Birine göre ihtiyacı olanların yardımına koşmak, başkasına göre yaşadıklarını aktarabilmek için bir kitap oluşturmak ya da bir diğerine göre yakalandığı ölümcül hastalıktan dolayı çocuklarına kendiyle ilgili anılar bırakmak olabiliyor. Bulunduğumuz koşullar ne kadar elim olursa olsun yaşamımızı anlamlı kılmak bize güç veriyor ve yeise düşmemizin önüne set çekiyor. Mehmet Z. Sungur’un bahsettiği “acı çekmeye değer bir yaşam öyküsü oluşturabilmek”, rahatsız edici duygu, düşünce ya da eylemlerin bir anlama bağlandığında daha çekici duruma gelmesini ve daha katlanılabilir hale dönüşmesini içeren çok değerli bir “anlam cümlesi” olarak karşımıza çıkıyor.
Bağış yapmak, hayır kurumlarında gönüllü olmak, dernek/vakıf kurmak veya yardım etkinliklerine katılmak gibi maddi ya da manevi vericilik anlamlı hayata kendini adayanlar için uygun seçenekler olabiliyor. Barnes’e göre (2005) anlamlı görevler yalnızca vererek değil hiçbir şey yapmayarak, çekimser kalarak da yerine getirilebiliyor.
Anlamlı bir hayat kurmak için iç görü ve farkındalığın önemi çok büyük. Kendimizi keşfetmek, yaşamımızın anlamını oluşturabilmek için gerekli bir adımdır. Bu keşif için sevdiğimiz ve sevmediğimiz yönlerimizin (sıfatlarımızın) listesini yapmak işe yarayacaktır. Kendi sorunlarımızın seyircisi olabilmek de kendimize dair bilgiler edinmemizi sağlayabilir. Bunun için durumu tiyatroda sahnelenmiş şekliyle hayal edip izleyici olarak problemlerimizi hissedip tanımlayabiliriz. Olaylara dıştan bakabilmek farklı bir bakış açısı kazandırarak farkındalık alanımızı genişletecektir.
Yaşadığımız hayatı tercihlerimiz belirleyecektir aslına bakarsak bizler acıyı ya da mutluluğu seçme hakkına sahibiz. Hayatımızı deneyimleyen biziz ve bunun tercihini biz oluşturmaktayız. Ömrümüzdeki her şey bire bir aynı şekilde sonsuz kez tekrarlanacak olsa yine de yapmakta olduğumuz davranışları sergiler miyiz? “Yine olsa yine aynı şeyi yaparım” dediğimizin hayatımızdaki tüm olaylara bakıldığında oranı yüzde kaç? Peki sonsuz tekrar içerecek olan ömrümüzü nasıl geçirirdik? Yaşamımızı anlamlandırma konusunda Frankl kendi danışanlarına şu soruyu yöneltiyor: “Mezar taşının nasıl yazılmasını istiyorsun?”
Esenlikler diliyorum.
Kaynaklar:
Barnes, R. C. (2005). Franklian Psychology: An Introduction to Logotherapy (31-49).
Çolak, T. S. (2014). Affetme Esnekliği Kazandırmada Logoterapi Yönelimli Grupla Psikolojik Danışmanın Etkililiği. (Doktora tezi).
Frankl, V. (2015) İnsanın Anlam Arayışı. (22. Basım). İstanbul: Okuyan Us.
Sungur, M. (2020). Belirsizlikle Barışmak Kaygı ve Endişeyi Yönetmek Korona Günlükleri. (7. Basım). İstanbul: Büyükada Yayıncılık.