İkinci kez gelenini duymadım hayata. Geldiyse de ben bilmiyorum valla.
Ölüm hangi yaşta, nasıl gelecek belli değil zaten. Ufuk da bir güneş var, yaşarken durmayalım bari. Zeytin dalları haber veriyor, işte bahar geliyor. Bir ömürde kaç defa bahar görür insan, kaç yaz çıplak ayakları çimlerde koşar? Birbirini kovalayan ayak izleri, kaç mevsim buluşur tuzlu suda?
Kaç kere atarız çocuk kahkahalarımızı sorgusuz, sualsiz ve neşeli? Kaç kere gülümseriz sevdiklerimizle doyasıya? Yahut kaç insanın omzunda ağlarız bir ömürde ya da usulca kaç kere başımızı yaslarız birinin göğsüne?
Mesela kaç kere risk alıp kazanırız ya da kaybederiz? Saydınız mı hiç aldığınız riskleri ya da hiç gözünüzü karattığınız oldu mu? Hata yapmaktan çekinmeyip kaç defa öğrendiniz doğrusunu?
Aaa pardon pardon, hiç mi?
Kaç yaşınızdasınız peki ve kaç yıl daha taşırsınız bu canı bu bedende bileniniz var mı?
Yok mu yani?
O halde neden öylece efkarlanıp duruyorsunuz?
Ya harekete geçin, ya dingin yaşamaya devam edin…
Size iyi gelen hangisi olur acaba?
Kendi sesinizi dinleyin…
Sahiden kulak verin o sese.
İyi gelen, sahici o ses sizin sesiniz…
Haydi yaşamaya bakın dostlarım…
“Hala hayattasınız!”
Yazın bunu bir kâğıda, asın duvarınıza.
Unutursanız hatırlarsınız.
Ve yaşamdan umudu kesecek olursanız, yaşıyorum der, aynada kendinize göz kırparsınız!
Yaşadığımızın ne kadarının farkındayız? sorgulatan bir yazı olmuş Büşra’m kalemine sağlık❤️
❤️❤️❤️❤️