“Kağıttan ölümler yazıyorum kalbime
Belki bir dileğim kabul olur diye
Ölmek istedim bu sefer de
Yapamadım anne, belki tekrar seversin diye.”
Masamın üstünde kağıtlar uçuşuyor, senin saçlarının rüzgarla beraber uçuştuğu gibi. Zaman daralıyor, her saniye seni düşünmekten alıkoyamıyorum kendimi. Galiba bizim kaderimiz de bu: Bir türlü buluşup birbirimizi görememek. Yazgı diyelim biz buna. Hani bir şarkı vardı ya, “Sözün şiirlerin en mükemmelidir.” Bazı anlar, her rüya görmeden evvel seni diledim. Eğer seni rüyamda göremezsem yazıklar olsun bana. Ne fayda ki ruhuma hakim olamıyorum. Her defasında ayrılık gününü, zihnim bozuk plak gibi defalarca kez oynatıyor. Ancak birden gözlerimi, bu korku dolu düşten uyanmak için açtım. Bedenim üşümese de ruhum çırılçıplak kalmış gibi soğuktu.
En son bunları yazmışım kara kaplı deftere. Gökyüzüne düşen kar tanelerinin ahenkli dansı karşısında gözlerim apaçık kaldı. Yorgun düşmüştüm yalnızlıktan, çaresiz kalmıştım gürültülerden. Upuzun saçlarla bu dünyadan kurtulmak istedim. Ancak ne mümkün, bütün bunlar yalnızca masallarda olur. Kelimelerin büyülü dünyasında yolculuk yaparak bu pisliklerden kurtulacağımı anladım. Hayallerim ve gerçek sürekli olarak yön değiştiriyordu.
Artık yazacağım hiçbir şey kalmadı. Koca kış ayının yitip gittiğini dahi insanlardan duyar oldum. Hayat koca bir zindana dönüştü, hem ne diye çırpınıp duruyorum ki boşuna? Nafile telaşlar, nafile aşklar, nafile sevinçler… Hayatta her şey nafileymiş, demek ki tüm her şey. Suçlu veya suçsuz hiç kimse kalmadı artık yanımda. Koca ağaçlar söküldü yanı başımda, sessiz sevinçler yaşandı yaşamda. Her defasında içimde biriktirip anlatamadığım ne varsa etrafımı sarıverdi. Sessiz bir yığın gibi kalıverdim. Kan göllerinde susadım sana ulaşmak için. Ancak dedim ya, her şey nafile; her şey arkadaşça kaldı.
Şubat, en kısa ancak etkisi en uzun aydır bizim için. Binlerce canın yitip gittiği bu hareketsiz çağda yazacak bir şeyim kalmadı.
NOT: Tüm İslam aleminin mübarek Ramazan ayını ve Ramazan Bayramı’nı şimdiden tebrik ederim.