Yazmak Eylemi

Erdal Özaydın 714 Görüntüleme Yorum ekle
4 Dak. Okuma

Yazmak; insanın gözlemlerinden, yaşadıkları ve yaşattıklarından, hayattan, okuduklarından, hissettiklerinden, konuşulanlardan, olay ve olgulardan, konuşulanlardan, düşündüklerinden beyninde biriken fikir ve düşünceleri; yüreğinde biriken his veya duyguları kaleme almaktır.

Yazmak aynı zamanda iyi bir okumanın meyvesidir. Okumak dendiğinde, sadece kitaplarla sınırlı kalmayan bir okumaktan bahsediyorum. Her şeyi iyi düşünmek, iyi dinlemek ve gözlemlemek, iyi hissetmek, iyi empati kurmak, iyi dersler çıkarmak, muhabbetlere dahil olmak ve konuşmak ve aynı zamanda bunları kitaplarla desteklemek iyi bir okuyucu olmak demektir. İyi okuyan herkes aynı zamanda iyi bir yazan veya yazar da olabilir. Yazmak; insan ruhunu ve zihnini terapi eden en iyi ve etkili bir egzersizdir.

Yazmayı, şuna benzetebiliriz: “İnsan nasıl kendi bedeniyle önce hafif yükler alır sonra bu hafif yüklerler biriktikçe ağırlaşır ve beden giderek zorlanır ve rahatsızlık duyar ya! ta ki; beden alabileceği yük kapasitesine gelene kadar. Beden bundan fazla yük taşıyamaz. Tek çare; o yükleri indirmek ve bedenen rahatlamak ve hafiflemek ise.

Yazmak da; İnsanın zihninde biriken fikir ve düşünceler, yüreğinde biriken duygu ve hisler; insan ruhuna ağırlık vererek rahatsızlık vermeye başlar. Ruhta biriken bu yükleri kelime kelime yazarak cümleler kadar indirdikçe insan ruhu da hafifler ve rahatlar. Böylece insan psikolojik olarak ferahlık duyar. Bu nedenle yazmak ruhsal bir egzersizdir.

Yazmak; insanın duygu, düşünce ve fikirlerini geliştirir; ruhu olgunlaştırır, iyileştirilir. İnsan yazarak içsel bir yolculuğa çıkar. Kendisinde birikmiş olan duygu, düşünce ve fikirleri kelime kelime alıp cümle cümle toplayıp insanın okuma durağında bırakır. Bu durakta iyi okuyucular onları valiz diye alıp götürürler. Okumayan kimseler ise o durakta beklemez sadece dışarıdan bakar. Halbuki insan okudukça yazılanların; ne kadar büyük, değerli ve mutluluk verici bir hazine olduğunun farkında ama okumayan bunu bilmez, anlamaz dolayısıyla farkında olamaz.

Peki herkes yazabilir mi?

Herkes yazamaz. Yazmak için; ya insan hayatı ve ona dair, her şeyi olmasa da bazı temel şeyleri kendisiyle yoğurup iyi içselleştirme yeteneğini kazanmış olması gerekir ya da insanın heybesinin kelimelerin çokluğuyla değil, hayata dair içselleştirmiş; yaşantılarla gözlemlerle, duygu ve düşüncelerle dolu olması gerekir. Empati kurma yönünü iyi geliştirmiş olması gerekir. Kendini başkasının yaşantısında; kendi yaşantısında da başkasını iyi görebilmeli, hissedebilmeli ve özdeşleştirebilmelidir. İyi bir kurgucu olmalı, hayaller ve senaryolar kurmalı. Olan şeyler ve olaylardan; olmayan şeyleri ve olayları olmuş veya olacak gibi iyi kurmalı ve tahmin etmeli, iyi bir öngörücü olmalıdır.

Yazmanın gizil bir gücü vardır. İnsan yazdıkça güçlü bir enerji ile hayata ve insanlara olumlu bağlar kurar ve bunu hisseder. Bu sayede kendi varlığını hissederek kendini keşfeder. Yazmak bu yüzden insana, kendi duygu, düşünce ve fikirleri ile var olduğunu hissedip bunu da başkasına hissettirerek kendini ispat etmeye çalışır.

Yazmak her yazanın hayatına renk, zenginlik, güzellik ve mutluluk katarak olumluluk ve olgunluk katar. Her insan yazmasa da yazmaya çalışmalı. Bu gibi güzel eylemler hayatın temel taşlarıdır bence.

Her yazan yazandır, ama her yazan yazar değildir. Her yazan yazmayı sürdürürse bir gün yazar olmaya mahkûmdur.

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Yazar
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version