Teşekkür ederim, güzel ruh.
İçinde inanç, umut, vicdan ve sevgi taşıdığın için.
Birlik halinde, birlik bilinciyle birleştiğiniz, görev bilinciyle her an hazırda bulunduğun için.
Çünkü sen öncüsün. Sen Anadolu ruhusun. Sen bir devreyi başlatabilir, bir devreyi sonlandırabilir güçtesin. Bu toprakların ruhusun. Yalnız hep hatırla ki, yalnız değilsin ve diğerleriyle daha güçlüsün. Sen dirilişsin, devrimsin, varoluşsun, insan kelimesinin anlamısın. Hatırlayansın, hatırlatansın. Ancak bil ki, artık bir olmak için felaketlere ihtiyaç yok. Kendini feda etmeden de, fiziksel ve ruhsal olarak yara almadan da, yıkıcı deneyimler yaşamadan da birlikte tekamül etmeyi, birbirimizi sevmeyi, ne olursa olsun en gerçek hal olan; “bir olmayı” gerçekleştirebiliriz. Artık bu gerçekliği kabul edelim.
Bu sefer içimden sonda yapacağım teşekkürü en başta yapmak geldi. Her birimiz görünmeyen bağlarla birbirimize bağlıyız. Dayanışmamız da bu birlikteliğin ispatının en güzel örneği…
Ve elbette en başta deprem bölgesindekiler olmak üzere, hepimiz sarsıldık. Maddi, manevi kayıplar yaşadık, kimilerimiz sevdiklerini öte aleme uğurladı. Afetten doğrudan etkilenmemiş olanlar daha çok ruhsal olarak sarsıldı. Bu süreçte bedene baktığımızda normalde vermediği tepkileri verdiğini gözlemleyebiliriz. Bunlar; yoğun kaygı, korku, panik hali, deprem olmamasına rağmen sarsıntı ile ilgili sanrılar, uyku sorunları, iştahsızlık veya aşırı yeme gibi belirtiler olabilir. Depremi yaşayanlar elbette daha yoğun olarak duygusal ve bedensel bir sürecin içindeler. Duygusal karmaşalar örneğin; kaygı, öfke, sinirlilik, suçlama, güvensizlik, yalnız kalma korkusu yaşanabilir. Bedensel tepkilere titreme, bulantı, mide-bağırsak sorunları, kardiyak sorunlar (çarpıntı vs), yerinde duramama durumları eklenebilir. Bu süreçte bunları yaşamanın normal olduğunu lütfen kendinize hatırlatın. Hissetmenin doğru ya da yanlış bir yolu yoktur. Herkes şiddetli travmalara farklı tepkiler verir.
Afeti endirekt yaşayan ve etkilenenler umutsuzluk, rutinden kopma, bir şey yapmak istememe, suçluluk duygusu veya utanç hissi içinde olma gibi durumlarını yaşıyor olabilir. Bu ikincil travmadır. Maalesef ki bununla yaşamayı öğrenmeli, yaşanan bu acının bizi zamanla olgunlaştırmasına, büyütmesine izin vermeliyiz. Yaşamı yeniden kurmak için hem kendimize hem depremi yaşayan kişilere destek olmalıyız. Bu yardımı kimisi inançları ve manevi değerleriyle kimisi duygularıyla ve duygularını yansıtarak kimisi de eyleme geçerek, organize olup yardım taşıyarak veya enkazdakilere ulaşmaya çalışarak yapabilir. Bu süreçte ne hissetmek, yapmak gerektiğini anlamak için kendinize ve çevrenizdekilere izin verin, zaman tanıyın.
Birlikte iyileşmek ve toparlanmak için çokça anlayışa, hoşgörüye, saygıya, desteğe ve birlikteliğe ihtiyacımız var. Ve kabul edelim ki, bir süre normalimiz bu olacak. Yaşadığımız bu süreç, belki de birbirimizi daha iyi anlayabilmemiz, birbirimize daha sıkı sarılabilmemiz için büyük bir fırsattır. Yaratıcı, ilahi sistem bizden bir bilinç, farkındalık sıçraması bekliyor. Elbette bu, yine bizim en iyi ve en yüksek hayrımız içindir. Aynı zamanda daha farklı ve yüce bir realiteye geçiş için bir kapıdır.
Hepimizin başı sağ olsun ve çok geçmiş olsun.
Özüne, seni sen yapan parçana sesleniyorum ve hatırlatıyorum;
“Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.”
Güç ve ilham veren bu sözü hatırladıktan sonra kalbinden etrafına yayılan frekansla tüm ülkeyi saran aşka teşekkür ederim.
Bir’likte çok güzeliz canım Türkiye.